Aslında ilk uçuşlar, yıllarca süren mühendislik çalışmalarının, imalat sancılarının doğumudur.
Şirketin CEO’sundan imalat hattında vidayı sıkan işçisine kadar her ilk uçuşunu yapan uçak bir umuttur.
Alınacak siparişler, o işçi için ekmek, mühendis için gerçeğe yolculuk, belki de CEO için koltukta kalınacak ek süredir.
Bunu dünyanın farklı noktalarındaki uçak fabrikalarında gözlemleyebilirsiniz. Ama tek ortak nokta herkesin gözlerdeki ışıltıdır. Bu başarmanın, yeni bir yola adım atmanın heyecanıdır.
Aksine tasarımın, imalatta kanatlarını açmasının ardından yeni kuş için uçmayı öğrenecek bir süreç başlar. Belki de daha zor, daha sorunlu bir aşamadır bu.
Ama havacılıkta bir söz vardır:
“Zamanında biten, bütçesinde tamamlanan uçak yoktur.”
Neden mi?
Binlerce sistemin, kilometrelerce kablonun, milyonlarca satır yazılımın yer aldığı uçakta kesinlikle sorun yaşanır.
Projeler gecikir. Bütçelerin dışına çıkılır.
Ama bunların çözümü hep o uçakla uçacakların emniyeti içindir.
Boeing neredeyse 3,5 yıl geciken 787 projesiyle uzun menzilde yeni bir perde açmıştı. Aradan geçen yılların ardından Airbus yaklaşık 9 aylık gecikme ile yeni kuşunu uçurdu.
Ama havacılık bu; beklenmedik anda çıkabilecek bir sorun, rüzgarı tersine çeviriverir.
Airbus, A350 ile 787’den farklı bir pazara çıkmayı hedefliyor.
Daha geniş, yolcu kapasitesi daha yüksek uçak, 777’nin pazarından pay alabilmek için uğraşacak.
Seattle’da ise Boeing mühendisleri boş durmuyor.
Yeni tasarladıkları kanat ve çevreci motorlarla 777X’yi yaratmak için ter döküyor.
Ama en güzeli, bu rekabet biz yolculara yarıyor.
Çünkü kabinler gelişiyor. Konfor standartları yükseliyor.
Daha çevreci uçaklar aynı zamanda az yakıt harcıyor. Hem çevre kirlenmiyor hem de bu düşüş bilet fiyatlarına yansıyor.