Low-cost iş modelinin Türkiye’deki yansımalarına bakalım bir de.
THY; İstanbul Hava Yolları’nın batışından sonra uzun zaman Türkiye iç hatlarında tekel konumunda bulunmuştu.
2003 yılının sonlarında, 20 Ekim 2003’te, Fly Air’in gerçekleştirdiği ilk tarifeli iç hat uçuşuyla yeni bir dönem başlamıştı.
Fly Air’i; Onur Air, Atlas Jet ve Pegasus takip etti.
Ancak ülkemizdeki bu özel havayolu şirketleri, bir önceki günkü yazımda belirttiğim “low-cost” iş modeli prensiplerine ne kadar uyuyorlar.
Tek tip filo Pegasus hariç hiç birinde yok.
Point to point uçuşlar hiç birinde yok.
no-frill uygulamasını sadece Pegasus başarıyla uyguluyor.
Personelle uzun vadeli sözleşme imzalanması hususu yine hiç birinde bulunmuyor.
Maliyeti ucuz, şehir merkezine uzak havalimanı deyince tüm Türkiye genelinde verebileceğimiz tek örnek Sabiha Gökçen Havalimanı ve burayı kendisine merkez yapan firma ise Pegasus.
Internet satışları konusunda da özel havayollarımızın pek başarılı oldukları söylenemez.
Belki de acente kanalının kendi biletlerini satarak, yolcuların alışkanlık kazanmasını amaçladıklarından, acenteleri küstürmek istemiyorlar.
Hülasa; ülkemizde iç hatlarda faaliyet gösteren havayolları “low-cost” iş modeline pek de uygun davranmıyorlar.
Sadece Pegasus, diğerlerinin arasında ön plana çıkıyor.