IATA Aviation Fuel Forum bu yıl İstanbul’da yapıldı.
Onlarca firmadan 400’ün üzerinde katılımcının yer aldığı toplantının ev sahipliğini Türk Hava Yolları yaptı.
Özellikle son dönemde hareketlenen petrol fiyatları, bu toplantının ana gündem maddesiydi.
Bu vesileyle petrol fiyatlarını mercek altına almak istiyoruz.
Petrol fiyatlarının artışı demek, iktisadî mantık çerçevesinde üretim yapan neredeyse tüm sektörlerin etkilenmesi demek.
Sene başında 60 ABD doları civarında salınan bir varil petrol, şu aralar 95 dolara kadar yükselmiş durumda. %50′yi aşan bir yükseliş söz konusu.
Pek iyi; bu durumda havayolu şirketleri olarak tasalanmamız gerekir mi?
Bizce dört sebepten dolayı, hayır.
- Zira petroldeki bu artışın ciddi bir bölümü Euro ile USD arasındaki paritenin açılmasından kaynaklanıyor. Sene başında 1,29 mertebesinde olan parite şu anda 1,45 seviyesinden işlem görüyor. Yani kafadan bir %12′lik fark var. Ayrıca doların kendi ülkesi içindeki yıpranma payı da cabası. (%3-4 civarında)
- Avrupa merkezli bir çok şirket bilet fiyatlarını Euro üzerinden belirlemekte. Yani parite farkı zaten şirketleri etkilemiyor.
- Kullanılan yeni tip tayyareler eskilerine oranla çok daha verimli motorlara sahip. Bu yüzden mil başına sarf edilen akaryakıt miktarı eskiye oranla çok daha az.
- Artık şirketler yüksek petrol fiyatları ile yaşamaya alıştılar. Kimse petrolün fiyatında dramatik bir düşüş beklemiyor. Bu yüzden de bir çok havayolu firması, ‘akaryakıt harcı’ adı altında bilet fiyatlarına zam yaparak akaryakıt giderlerini telafi etme yoluna gidiyor.
Tabiî gönül ister ki petrol fiyatları 1990′ların sonlarındaki seviyede olsun. Ama o günler artık çok geride kaldı.
Bu noktada petrol üretiminin zirve noktasına ulaştığı ve bundan böyle daha fazla üretim yapılamayacağı gibi felaket senaryolar da üretiliyor.
Çin ve Hindistan’daki yüksek ekonomik büyüme oranları, petrol fiyatlarını ateşleyen en kritik faktör ve bu gidişle 10 yıl sonra petrolün sonunun geleceği bile ileri sürülüyor.
Bu aşamada 100 küsur sene önceki kömür tartışmalarını hatırlamakta fayda var.
“Kömür bitiyor, demiryolları işlemeyecek, vapurlar duracak, fabrikalar üretim yapamayacak” feryatları altında 19.yüzyılın sonuna gelinirken, Sanayi Devrimi’nin itici gücü olan kömür hakkında ciddî endişeler bulunuyordu.
Ancak beklenen olmadı ve kömür, petrol ile ikame edildi. Ayrıca 2007 yılında dahi dünya üzerindeki kömür üretimi sona ermiş değil.
Petrol gerçekten biterse, yerini alacak bir enerji çeşidi mutlaka bulunacaktır…
not: Yukarıdaki görselde, 1947 – 2007 (Ağustos) yılları arasındaki ‘reel’ petrol fiyatları yer alıyor. Görüleceği üzere, tayyarelerin kilometre başına çok daha fazla akaryakıt tükettiği 70′li yılların sonlarındaki seviyeye henüz yeni yeni geliniyor.
Endişeye mahal yok.