Bundan yaklaşık 15 ay kadar önce ABD ile AB arasında devreye giren açık semalar (open skies) anlaşması büyük umutları da beraberinde getirmişti.
İki kıta arasında yeni yeni hatlar açılacak, yolcu patlaması yaşanacak ve havayolları kârlarına kâr katarken, binlerce insana da yeni iş kapısı açılacaktı.
Heathrow’daki hükümranlığına zarar gelmesinden korktuğu için bu anlaşmaya mümkün mertebe muhalefet eden British Airways (BA) bile son derece hızlı davranmış ve Paris ve Amsterdam’dan New York’a sefer yapan bir şirket bile kurmuştu.
Adı zaten belliydi: Open Skies
Pek iyi; şimdi durum ne?
BA, büyük umutlarla kurduğu minik şirketine alıcı aramaya başlamış durumda. 50-60 milyon doları getiren, Open Skies adlı havayolunun sahibi olacak.
BA gibi bir şirket için küçük sayılabilecek bir miktarın ne önemi var diyebilirsiniz.
Ama durum öyle değil. Büyük bir nakit krizine doğru hızla yol alan BA, bu duruma karşı bir yandan elinden gelen tüm gider kısıtlamalarını yaparken, diğer taraftan da 1 milyar dolarlık bir kaynak bulmanın yollarını arıyor.
BA’nin hisse senedinin son bir senede %70 oranında değer kaybettiğini de ekleyelim.
Pek iyi; açık semalar anlaşmasından en fazla faydalanması beklenen Air France ve Lufthansa’da durum ne?
Basına sızdırılan bir rapora göre BA’in şu sıralarda sıkıntısını çektiği nakit yetmezliği ile 2010 yılında karşılaşabileceğini ön gören Air France, en kötüye şimdiden hazırlık yapıyor.
Gerçi Air France bu raporda yer alan bilgileri reddetti ve elinde 4,5 milyar Euro civarında nakit olduğunu açıkladı.
Ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye de bir söz olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekiyor.
Lufthansa İmparatorluğu da sanki hafif hafif sallanıyor gibi.
Avusturya Havayolları’nı satın alma sürecini bir türlü tamamlayamayan Lufthansa, Brussels Airlines ve bmi ile olan ortaklıklarında da bir takım sıkıntılar yaşıyor.
Toparlamak gerekirse; özellikle AB ve ABD arasındaki havayolu trafiğini artırarak dünya sivil havayolu sektörüne büyük bir katkı yapması beklenen açık semalar anlaşması, geçen senenin üçüncü çeyreğinden itibaren şiddetlenen küresel ekonomik krizin etkisi altından, bekleneni vermekten çok uzak kaldı.
Bu ve benzeri küresel kriz durumlarında en çok etkilenen sektörlerin başında gelen havayolu sektörü, bir anda business yolcu trafiğinde büyük düşüşlerle karşılaştı.
Genel yolcu sayısında da azalma yaşanınca, şirketler çaresiz bir biçimde bilet fiyatlarında indirime gittiler. Bu da gelirlerin daha da aşağıya inmesine yol açtı.
Bir devletin koruması altında “bayrak taşıcıyı” olarak faaliyet gösteren ve uçtuğu hatların geneli tekel veya oligopol pazar durumunda olan şirketler krizden en az hasarla çıkarken, gerçek bir rekabet ortamında faaliyet gösterenler ise batma tehlikesiyle karşı karşıyalar.