Havayolu sektörünün içinde olanlar bilirler ki, network planlama yani şirketin uçuş ağının planlanması son derece önemlidir.
Gelir yönetimi sistemleriyle birlikte network planlama bir havayolu şirketinin ticarî anlamda bel kemiğini oluşturmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haber, sektördeki network planlama işinin farklı bir boyuta taşındığını gözler önüne seriyor.
Habere göre; 2000′li yılların başında geçirdiği zor dönemde Heathrow’daki slotlarını British Airways’e satarak Cenevre – Heathrow (Londra) pazarından çekilen Swiss, “dönüşü muhteşem oldu!” dedirtecek bir şekilde söz konusu pazara yeniden giriş yapıyor.
Swiss, 10 Ocak 2010 tarihinde başlayacak seferlerde ilk aşamada altı frekansla uçacağını açıkladı.
Altı frekans derken, zannetmeyin ki haftada altı; Swiss, Cenevre’den Heathrow’a günde altı sefer düzenleyecek.
İşin “bam teli” de bu frekans sayısı zaten.
Günde bir sefer için bile Heathrow’da slot bulmak pek kolay değilken, nasıl oluyor da Swiss günde tam altı sefer birden başlatabiliyor?
Bu noktada yazımın başına dönüyor ve havayolu sektöründeki network planlama işinin farklı bir boyuta taşındığı gerçeğini vurguluyorum.
Bunu yapan Lufthansa.
Şu an için farklı ortaklık oranlarıyla portföyünde Lufthansa, Swiss, bmi, Sun Express, Austrian, Brussels Airlines, Germanwings ve JetBlue’yu bulunduran Lufthansa Grubu, artık şirket içi network planlama işini aşarak yukarıda saydığım şirketlerin tamamını içine alacak bir network planlama sistemini uygulamaya çalışıyor.
Swiss’in Heathrow’da rahatça günlük altı slot bulabiliyor olmasının altında yatan da bu.
Zira Swiss bu slotları bmi’dan alacak.
Tabii ki bu kadar fazla havayolu şirketinin network yapısını bir birleriyle uyumlu hale getirmek o kadar da kolay değil.
Ama Lufthansa’nın elinden geleni yapacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.