Üç yıl önceki mülkiyet yapısı değişikliği sırasında borsadan çekilen Amadeus’un yeniden borsaya dönme ihtimali belirdi.
Dünyanın önde gelen genel dağıtım sistemlerinden olan şirketin %53′ü “BC Partners and Cinven” adlı ortaklığa ait olmakla birlikte Air France %23, Lufthansa ve Iberia ise %11,6′şarlık payla şirketin diğer sahipleri.
Amadeus’un 2009 yılındaki geliri yaklaşık 2,5 milyar Euro seviyesinde.
Şirketin piyasa değerinin de 7-8 milyar Euro aralığında olduğu tahmin ediliyor.
Bu rakamlara bakınca, IATA Başkanı Giovanni Bisignani’nin bundan bir kaç yıl önce sarf ettiği bir söz geldi aklıma.
“Uçak üreticileri, havaalanı işletmecileri, ikram firmaları, genel dağıtım sistemleri…Havayolu sektöründe herkes para kazanıyor. Bir grup müstesna. Havayolu şirketleri.” mealinde bir şeyler söylemişti Bisignani.
Gerçekten de havayolu şirketleri dışında bir hayli kârlı bir sektördür ticarî havayolu işletmeciliği.
Genel dağıtım sistemleri (General Distribution Systems – GDS) olarak adlandırılan ve en basit anlatımıyla rezervasyon sistem hizmeti veren firmalar da bilançoları siyah mürekkeple yazılan, kârlı tarafta yer alıyorlar.
1959 yılında American Airlines (AA) ve IBM işbirliği ile ortaya çıkan SABRE, ilk bilgisayarlı rezervasyon sistemi olarak tarihe geçmiş ve 1962 yılında hizmete girmişti.
Dünyanın bir çok yerinde bilgisayarın henüz kullanılmadığı bir tarihte yaptığı bu hamleyle American Airlines, sektörde bir adım öne geçmişti.
AA’nın ezeli rakibi United ise bu hamleye ancak 10 yıl kadar sonra kendi rezervasyon sistemi olan Apollo’yu devreye sokarak cevap vermişti.
1978 yılında ABD iç hatlarında gerçekleştirilen deregulasyon sonrasında GDS’lerin önemi hızla arttı.
Serbestleşen bilet fiyatlarıyla birlikte havayolu şirketlerinin envanter yönetimi kritik bir hal alırken, şirketler GDS’i olanlar ve GDS’i olmayanlar olarak ikiye ayrıldı.
Mesela, 1980′lerin ünlü şirketi People Express’in batışında, bir GDS kullanmıyor olmasının etkisi bir hayli fazlaydı.
Avrupalı havayolu şirketleri ABD’de yaşanan bu gelişmelere ancak 1980′li yılların ikinci yarısında cevap verebildi.
Önde gelen şirketler iki ayrı grup halinde Amadeus ve Galileo adı verilen GDS şirketlerini kurdu.
Zaman içerisinde GDS’lerin şirketler arasındaki rekabete olan etkisinin ne denli yüksek olduğunun anlaşılmasıyla birlikte, GDS’lerin havayolu şirketlerinin mutlak yönetimi dışına çıkarılması kararı alındı.
Gerek ABD’de ve çok daha sonra olmakla birlikte gerekse Avrupa’da GDS’ler, havayolu şirketlerinin denetiminden “en azından kâğıt üzerinde” çıktılar.
Son bir not; Amadeus’un yeniden halka arz edilmesi aşamasında Air France’ın kendi hisselerini satıp 250 milyon Euro civarında bir gelir elde etmeyi planladığı söyleniyor.
Yani yıllar geçse de, GDS’ler ilk kurucularına para kazandırmaya devam ediyor.