Basında zaman zaman İstanbul’a yapılması planlanan üçüncü havalimanı hakkında haberler çıkar.
Bu haberlerde yeni limanın muhtemel yeri hakkında Silivri, Çorlu gibi tahminler yer alır.
Ve benim aklım, İstanbul’a çok uzak olan bu gibi yerlerde yeni bir havalimanı yapmanın mantığını bir türlü almaz.
İşte geçtiğimiz hafta Bloomberg’de okuduğum bir haberin manşeti:
“Amerika Uçuşlarının Tokyo Kent Merkezine Dönüşü Bir Kâbusu Bitiriyor“
Bakalım, kâbus neymiş; onu ne bitirmiş?
Bir yanda Tokyo’nun merkezinden trenle 13 dakikada ulaşılan Haneda Havalimanı, diğer yanda kent merkezinden ulaşımı zaman zaman 1,5 saati bulan, 70 kilometre ötedeki Narita Havalimanı.
Yeni bitirilen uluslararası terminal ile birlikte, kış tarifesinden itibaren, yani 31 Ekim’den sonra artık Haneda’dan da Amerika ve Avrupa uçuşları yapılabilir hale gelecek. Hem de çok uzun yıllar sonra.
Özellikle iş adamları tarafından adeta müjdeli bir haber olarak algılanan bu gelişme, halihazırda yıllık 62 milyon yolcu sayısı ile Japonya’nın en kalabalık havalimanı olan Haneda’nın değerini bir kat daha artıracak.
JAL, ANA, American Airlines, British Airways, Delta Air Lines gibi şirketler Asya, ABD ve Avrupa’da özellikle önemli gördükleri noktaları Haneda’ya bağlayacaklar. Zira Haneda’da slotlar altın kıymetinde!
Havayolu şirketlerinin Narita’dan kaçışını engellemek isteyen resmî otoriteler, Haneda’daki slot dağıtımında bir hayli cimri davranıyor.
İşin en ilginç yanı, yolcular açısından Narita – Haneda mukayesesinde Haneda’nın bir hayli cazip olması, havayolu şirketlerinin buraya olan uçuşlarındaki fiyatlama politikasını da etkileyecek.
Haneda varışlı uçuşlardan bilet satın alacaklar, 100 USD’ye kadar daha fazla para ödemek zorunda kalabilir.
İstanbul’un durumuna dönersek; üçüncü bir havalimanı peşinde koşmak yerine, Atatürk Havalimanı ve çevresinin genişletilmesi ve geliştirilmesinin kamu yararı açısından en akılcı yol olduğu açıkça görünüyor.