Havayolu şirketlerinin en başta gelen iki maliyet kaleminden bir tanesi personel giderleri ise diğeri de akaryakıt harcamalarıdır.
Akaryakıt giderinin toplam maliyetler içerisindeki payı network taşıyıcılar için %25 – 35, düşük maliyetli taşıyıcılar için ise %45 – 55 aralığında gerçekleşiyor.
Özellikle petrol fiyatının arttığı dönemlerde, bu oranların daha da yukarı gitmesi kaçınılmaz hale geliyor.
2008 yılının yaz aylarında tarihi zirvelerinden bir tanesini yapan ham petrol fiyatları, aynı yıl patlayan küresel mâlî krizin hemen ardından ciddi oranda düşmüştü.
Ancak 2009 – 2010 döneminde dünya ekonomilerinin toparlanmasına paralel olarak artan petrol talebiyle birlikte fiyatlar yine artış trendi içerisine girdi.
Şimdi havayolu şirketleri için son derece nazik olan petrol fiyatlarının gelişimine bir göz atalım. İşte son 20 yılın ortalamaları:
Grafikten de görüleceği üzere 1990 yılından 2003′e kadar olan 14 yıllık süreçte petrol fiyatı 30 USD seviyesinin altında seyretmiş.
2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali, petrol arzı ve dolayısıyla petrol fiyatı için bir kırılma noktası gibi duruyor.
O yıldan sonra petrol fiyatı adeta uçuşa geçmiş durumda.
Bu durum tartışmasız biçimde tüm havayolu şirketlerini etkiliyor.
Ama işin ilginç tarafı, toplam maliyetlerdeki akaryakıt gider oranı, düşük maliyetli taşıyıcılarda daha yüksek olmasına karşın, fiyat artışlarından en fazla şikayet edenler, network taşıyıcılar.
Dikkat çekici bir diğer nokta, petrol fiyatının kopup gittiği 2000′li yıllarda bir çok düşük maliyetli taşıyıcının hızla ve kârlı bir biçimde büyümüş olması.
Zarar edince petrol fiyatının yüksekliğinden dem vurmak, çok da haklı bir mazeret gibi görünmüyor.
İş bilenin, kılıç kuşananın.
Kaynak: http://www.ioga.com/Special/crudeoil_Hist.htm
Not: 2010 ortalaması, yılın ilk sekiz ayını kapsamaktadır.