24 Ocak 1980 Kararları sonrası Türkiye’de çok şey değişmişti.
Özellikle Turgut Özal’ın başbakan oluşuyla birlikte ekonomik alanda adeta devrim niteliğinde değişimler gerçekleşmişti.
1980 öncesindeki döneme kıyasla en önemli farklılık, özel sektörün yoğun bir biçimde teşvik edilmesiydi.
Gençlik yıllarının bir bölümünü ABD’de geçirmiş olan Özal, havayolu sektörünün bir ülke için ne denli öneme sahip olduğunun gayet farkındaydı.
Bu amaçla bir yandan bu sektöre özel teşebbüssün yatırım yapmasını teşvik etmeye çalışırken, diğer taraftan da bayrak taşıyıcı konumundaki THY’yi yeniden yapılandırmak için uğraşmaktaydı.
Kargo ve charter taşıması için Boğaziçi Hava Taşımacılığı (BHT), yer hizmetleri için HAVAŞ ve ikram işleri için USAŞ’ın, ayrı şirketler olarak THY ortaklığında kurulması bunlardan sadece bir kaçıydı.
Bu üç yeni şirket arasında belki de sadece HAVAŞ’ı başarılı sayabiliriz. Diğerleri aynı derecede şanslı olamadı.
THY’nin bir şirketler topluluğu haline getirilmesi yönündeki ikinci adım 1990′ların sonunda, Cem Kozlu’nun yönetim kurulu başkanı olduğu döneme denk geldi.
Ancak o yıllara hâkim olan istikrarsız koalisyon hükümetleri, böyle bir yeniden yapılanmayı mümkün kılamadı.
Aradan bir 10 yıl daha geçtikten sonra, bu kez 2000′li yılların ilk 10 yılının sonuna gelirken THY’nin belli bazı açılardan yeniden yapılandırılması mümkün olabildi; Özal’ın THY ile ilgili hayalleri gerçekleşti.
Teknik, ikram, yer işletme, akaryakıt gibi konularda ayrı şirketler kuruldu, Bosna – Hersek Havayolları’na ortak olundu.
Resmen açıklanmış durumda sıralarını bekleyen yeni şirketler ve ortaklıklar var.
İşte 2010 yılı sonu itibarıyla Türk Hava Yolları Ekosistemi.