Kuruluşu eski tarihlere dayanan neredeyse tüm şehirlerin ortak bir özelliği vardır.
Şehir, bir meydanın etrafında gelişmiştir. Tüm yollar bu meydana çıkar. Belli ki eski zamanlarda şehrin kalbi bu meydanda atmıştır.
İki hafta kadar önce Milano’daydık.
Şehrin eski bölümü, Duomo Meydanı çevresinde dairesel bir biçimde planlanmış.
Milano’nun hava meydanlarına baktığımızda ise şehrin etrafında aktif durumda üç havalimanı bulunduğunu görüyoruz.
Bir tanesi AB dışı uçuşların yapıldığı Malpensa, bir tanesi daha ziyade iç hat uçuşları ve AB içi uçuşların yapıldığı Linate, diğeri ise düşük maliyetli taşıyıcıların rağbet ettiği Orio al Serio.
Ryanair’in bölge hub’ı burası. Pegasus ve Onur Air de Milano seferlerini buraya yapıyor.
Malpensa ve Linate SEA Group adlı şirket tarafından işletiliyor. Orio al Serio, SACBO adlı firmanın idaresinde.
Malpensa’nın Milano merkeze uzaklığı 40 Km, Orio al Serio’nunki 45. Linate için ise bu mesefe sadece 8 Km.
Allah’tan Milano’yu çevresindeki havalimanlarına bağlayan çok konforlu bir toplu taşıma sistemi mevcut. Mesela şehrin merkezinden Malpensa’ya yarım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşmak mümkün.
Ama yine de 8 Km mesafedeki Linate ile mukayese edince, yol insanın gözünde büyüyor. Hele bir de özel otomobil ile gitmeye niyetiniz varsa, trafiğin durumuna göre ulaşım süresi bir saati bulabiliyor.
Gürültüydü, kirlilikti derken, tarihsel gelişimi içerisinde havalimanları neredeyse tüm dünya genelinde şehirlerin dışına itilmiş durumda.
Oysa daha 20. yüzyılın erken tarihlerinde şehirler ve havalimanları iç içe geçecek şekilde, yani eski zamanların “meydan + şehir” formülü ile tasarlanmış olsaydı, şu anki tuhaf durum ortaya çıkmayabilirdi.
Yolcular yapacakları uçak yolculuğundan daha uzun bir süreyi havalimanlarına ulaşmak için harcıyor.
Hele bir de hava şartları sertleşince, iş iyice içinden çıkılamaz hale dönüşüyor.
Benzer durum bizim için de geçerli. Bu açıdan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nın kıymetinin bilinmediğine inanıyorum.
Çevresiyle olan toplu taşıma bağlantısı biraz daha iyileştirilse ve yeni bir pist ilave edilse, belki de önümüzdeki 30 – 40 boyunca İstanbul’un, hatta daha ötesinde Avrupa’nın yükünü rahatlıkla kaldırabilecek bir havalimanı söz konusu olan.
“Çevresinde bir çok yerleşim yeri var” diyecek olanlar çıkabilir.
Buna karşılık olarak tek söyleyebileceğim, burada, yani Yeşilköy’de 1912 yılından beri bir havaalanı olduğudur.
Ataköy, Yeşilköy, Florya, Yenibosna, Sefaköy gibi semtlerin kuruluşu, çok daha yakın tarihlere dayanıyor.
Ancak zamanında gerekli planlamanın yapılmaması ve belki de bir havalimanının bir şehir ve hatta ülke için ne denli değerli olabileceğinin idrak edilmemiş olması, bizi şimdiki noktaya getirmiş durumda.
Umarım Atatürk Havalimanı daha uzun süre varlığını devam ettirir de İstanbul dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi “hava meydansız” bir şehir haline gelmez.