1978 yılında ABD iç hatlarında yapılan serbestleştirme (deregülasyon) birlikte bilet fiyatlarının havayolu şirketlerince istedikleri gibi belirlenebilir hale gelmesinin ardından, söz konusu karardan en fazla etkilenen ve kısa sürede iflasa sürüklenenler, charter firmaları olmuştu.
Charter firmalarının etkin olduğu pazarlarda bilet fiyatlarını hızla aşağı çeken ana taşıyıcılar, “premium” olarak adlandırılan Business Class yolcularının yanı sıra, yüksek bilet fiyatları sebebiyle daha önceleri kendilerini tercih etmeyen “tatilci” yolcuları da cezbetmeyi başarmıştı.
Böylece ana taşıyıcıların toplam yolcu sayısı içerisindeki Business Class yolcu oranı düşmeye başlarken, buna paralel olarak ortalama bilet fiyatları da ucuzlamıştı.
Neticede benzer değişiklikler dünyanın diğer ülkelerinde de yaşanmış ve şirketlerin yolcu profili değişirken, Business Class yolcularının değeri bir hayli artmıştı.
Günümüzde bir çok havayolu şirketi, Business yolculardan elde ettiği gelirle, kendi Economy Class’ını sübvanse ediyor bile denilebilir.
Economy yolcuları, satın aldıkları biletlerin fiyat seviyesine bir bakıma, Business yolcularına borçlu. 🙂
Bu vesileyle, Business Class yolcularının havayolu şirketlerinden beklentilerinin ne olduğunu, kademe kademe ele alalım.
Beklenti grafiğinin merkezinde, her yolcu için ilk sırada yer alan üç unsur yer alıyor:
Uçuş Emniyeti, Tarife ve Güvenilirlik.
İkinci kademede özellikle business yolcuların daha hassas olduğu Koltuk Konforu, İnternet bağlantısı, CIP Salonu ve İkram unsurları öne çıkıyor.
Üçüncü kademede duş, masaj, limuzin hizmeti gibi nispeten sıra dışı beklentiler yer alıyor.
Son kademe ise tüm bunların dışındaki muhtemel “niş” hizmetler yer alıyor.
Açıkça görülüyor ki, yukarıda belirtilen bu hizmet unsurlarını yolcularına başarılı bir şekilde sunabilen havayolu şirketleri, hem yüksek fiyatlı bilet satın alanlar (Business Class), hem de “fiyata hassas” kişilerle (sübvanse edilen Economy Class ücretleri sayesinde) uçaklarını doldurmayı başarıyor.