Sektördeki emtialaşma eğilimine karşı havayolu şirketlerinin sıkı sıkıya sarıldığı araçların başında, yolcuların uçuş konforunu doğrudan etkileyen koltuklar geliyor.
Havayolu ile seyahat edecek olanlar için, kabin içi tasarımı son derece önemli.
Çünkü, parası verilerek satın alınan “uçak yolculuğu hizmeti” yolcu tarafından burada teslim alınıyor.
Dolayısıyla, uçak yolculuğu hizmetinin ne şekilde sunulduğu bir hayli kritik hale geliyor.
Lokantada yenilen yemeğin kendisinin lezzetli olması kadar, o yemeğin ikram edildiği tabağın, çatal bıçağın, masa örtüsünün durumunun da önemli olması gibi.
Bu yüzden havayolu şirketleri, uçak siparişi verirken, hangi sınıfta hangi koltukları seçecekleri noktasında kılı kırk yarıyor.
Genel kanının aksine, şirketler, uçaklarında kullanacakları koltukları, Boeing ve Airbus gibi üreticilerden bağımsız olarak, doğrudan koltuk üreticisi firmalarla yaptıkları görüşmeler sonucunda tespit ediyor.
Dünya genelinde öne çıkmış uçak koltuğu üreticileri arasında B/E Aerospace, Weber, Recaro, Contour ve SICMA gibi şirketler bulunuyor.
TWA’in bundan 25 sene evvel Kuzey Atlantik pazarında Pan Am ile rekabet edebilmek için devreye soktuğu Ambassador Class koltuklarıyla başlayan ve British Airways’in 1995’te first class’ta ve 2000 yılında business class’ta 180 derece yatabilen koltuklar kullanmasıyla yeni bir aşamaya geçiş yapan “koltuk savaşı”, günümüzde tüm hızıyla devam ediyor.
Fakat artık sadece 180 derece yatabilen geniş koltuklar, özellikle sık uçan “business” yolcularını tatmin etmekten çok uzak.
Bu yüzden; vücuda göre şekil alan, gerektiğinde masaj yapabilen, en son mobil teknolojilere uyum sağlayabilmiş uçuş esnası eğlence sistemlerini barındıran, mini barı ve özel ışıklandırması bulunan koltuklar, havayolu şirketlerinin tercihleri arasında yer alıyor.
Tabii bir koltuğun ötesinde, karmaşık bir sistem haline gelen böylesi ürünler, maliyetlerini de beraberinde getiriyor.
Modern business class koltuklarının her bir tanesi şirketler için, 100 – 150 Kg ağırlık ve 80 – 100 bin USD arasında maliyet anlamına geliyor.
Uçağın ağırlığını mümkün mertebe azaltarak yakıt tasarrufu yapılması hedefi bu yüzden bir anda buharlaşıp uçuveriyor.
Karmaşık bir sistem haline geldiğini belirttiğimiz koltuklar, uçak üreticilerini de zorluyor.
Gerek yeni üretilen koltukların teknik açıdan uçaklara yerleştirilmesindeki uzun süreç ve gerekse bu koltuklarla ilgili resmî sertifikasyon aşaması, hem uçak üreticilerinin hem de havayolu şirketlerinin başını ağrıtıyor.
Bu duruma bir çare arayan uçak üreticileri, müşterilerine sunmak üzere kataloglar oluşturarak, koltuk tiplerini sınırlandırma yoluna gitmeye başladı.
İlk olarak Boeing tarafından 787 Dreamliner modelinde uygulanan bu sistem sayesinde, üretim safhasının hızlandırılması amaçlanıyor.
787 müşterileri, economy class için altı ve business class için üç farklı koltuk tipi arasından seçim yapabiliyor.
Benzer bir uygulamanın Airbus tarafından, A350 modeli için yapılacağı gelen haberler arasında.
Neticede, emtialaşmaya bir dur demek isteyen havayolu şirketleri özellikle business class’ta farklı olabilmenin yollarını ararken, maliyetler de artmaya devam ediyor.