JetBlue, Virgin Atlantic’in sahibi Richard Branson gibi, ‘Dikkat Eksikliği Bozukluğu’ndan (Attention Deficit Disorder) muzdarip olan David Neeleman tarafından kurulmuş ve ilk resmî uçuşunu 11 Şubat 2000 tarihinde gerçekleştirmişti.
Genç yaşında seyahat sektörüne atılan ve Morris Air, Southwest ve WestJet’te yöneticilik yapan Neeleman’ın amacı “insaniyeti” havayolu sektörüne geri getirmekti.
Neeleman bu amacına JetBlue ile ulaşacaktı.
Yeni uçaklar, deri koltuklar, geniş iç mekan, her koltuğun arkasında canlı TV yayınlarını izlemeye yarayan ekranlar, internet bağlantısı…
New York’un John F. Kennedy Havalimanı’nı kendisine merkez seçerek ABD’deki düşük maliyetli taşıyıcı iş modeline yeni bir soluk getiren JetBlue, 2002 yılının Nisan ayında halka arz edilmişti.
Sektörün zor günler geçirdiği 11 Eylül sonrasının adeta pırıldayan şirketi durumundaki JetBlue için 2007 yılının Şubat ayı bir dönüm noktası oldu.
Yoğun kar fırtınası altında uçakların içinde mahsur kalan yolcular, şirket için ilk büyük halkla ilişkiler sınavıydı.
2010 yılının Ağustos ayında bir kabin görevlisinin iniş sonrasında yolculara küfür etmesinin ardından acil çıkış kapısını kullanarak uçaktan kaçması ve nihayet geçtiğimiz Mart ayında bir JetBlue pilotunun uçuş esnasında sebep olduğu büyük kargaşa, bir zamanların gözde şirketini zora sokmuş durumda.
JetBlue’nun hisse fiyatı, zirve noktasının %80 daha düşüğünde seyrediyor.
15 havayolu şirketi arasında zamanında kalkış performansı bakımından son sırada yer alan şirket, müşteri şikayetleri açısından ise dokuzuncu durumda bulunuyor.
Daha ziyade keyif için seyahat edenleri hedefleyen bir iş modeli ve uçuş ağına sahip JetBlue’nun son dönemde, iş amaçlı seyahat eden yolculara yönelme stratejisinin ne kadar başarılı olacağı konusunda ise yoğun şüpheler bulunuyor.
ABD’deki emsalleri arasında en düşük birim maliyete sahip olmaya devam eden ve 2011’i 86 milyon USD kârla kapatmayı başaran JetBlue’nun sürdürmekte olduğu büyüme politikasının menfî sonuçlara yol açabileceği belirtiliyor.
Dikkat çeken bir başka nokta, JetBlue’nun halen kurulduğu üzere yoluna tek başına devam ediyor olması.
US Airways+America West birleşmesiyle başlayan ve Delta+Northwest ve United+Continental birleşmeleriyle devam eden furya, Southwest’in AirTran’i satın almasıyla zirve noktasına ulaşmıştı.
JetBlue ise Aralık 2007’de Lufthansa’ya satılan %19’luk pay ve American Airlines ile yapılan codeshare anlaşması dışında herhangi bir ortaklığın içine girmiş değil.
Rakiplerine nispeten küçük hacmi ve JFK’deki kuvvetli konumu JetBlue’yu cazip bir hale getiriyor.
Halen iflas korumasındaki American Airlines’ın düze çıktıktan sonra JetBlue’nun kapsını çalması, kimseyi şaşırtmamalı.
Gidişat şunu gösteriyor ki, ABD havayolu sektöründeki birleşme rüzgârı, önümüzdeki yıllarda dünyanın diğer bölgelerini de etkisi altına alacak.
not: David Neeleman, 2008 yılı Mayıs ayına gelindiğinde ise JetBlue’dan tamamen ayrıldı. Ve yine “mavi” ile bu kez Brezilya’ya yelken açarak Azul adlı şirketi kurdu.
Comments
One response to “JetBlue Şimdilik Tek Başına”