Virgin America, geçirdiği zorlu bir kuruluş sürecinin ardından 8 Ağustos 2007 tarihinde ilk uçuşunu (New York-San Francisco) gerçekleştirerek, ABD iç hat pazarına yeni bir renk katmıştı.
Düşük maliyetli taşıyıcı iş modelini benimsemesine karşın, tıpkı JetBlue’nun yaptığı gibi, Virgin America da yolcularına yenilik, farklılık ve konfor adına bir çok şey sunmuştu.
Daha web sitesinde bilet alma aşamasında başlayan farklılık, havalimanındaki check-in bankolarından, uçağın içerisine kadar uzanıyordu.
Kabin içi ışıklandırma, nispeten daha rahat koltuklar, her koltukta bulunan ekranlar ve elektrik prizleri ve tüm uçağı kapsama altına alan kablosuz internet bağlantısı, Virgin America’nın sektörde dikkatleri üzerine çekmesini sağlayan unsurlardan bazıları.
Virgin America Internet Reklamı
Geçtiğimiz günlerde şirketin açık hava reklamlarından bir tanesine rastladık.
Büyükçe bir reklam panosunun üzerinde şunlar yazılıydı:
Board. Blog. Land. Welcome to in-flight WiFi.
Yaşlı kıta Avrupa, uçakta internet bağlantısı konusunda adeta emeklerken, ABD’de bu iş başını alıp gitmiş durumda.
Virgin America da, ABD’deki önde gelen bir çok havayolu şirketi gibi, gogo tarafından sağlanan hizmeti kullanıyor.
Virgin America Traveler Pass sahipleri aylık 34.95 USD karşılığında bu hizmetten sınırsız olarak faydalanabiliyor.
Uçuş başına internet bağlantısı kiralamak isteyenler için ise seyahat süresine göre üç farklı fiyat bulunuyor:
4.95 USD, 9.95 USD ve 17.95 USD.
Uçakta internet keyfinin bu denli yaygınlaşmış olması aslında hizmet kalitesi açısından havayolu şirketleri için ciddi bir meydan okuma niteliğinde.
Sosya medya paylaşımlarının gelmiş olduğu yaygınlık ve etki gücü düşünüldüğünde, aldığı hizmetten memnun kalmayan yolcuların bunu takipçilerine aktarmaktan çekinmeyecekleri aşikâr.
Gelecek, hizmet kalitesini istikrarlı bir biçimde yüksek tutabilen şirketlerin olacak.