Avustralya, dünya genelinde havayolu sektörünün en liberal olduğu ülkelerin başında geliyor.
Bu durum, Avustralya pazarına yeni giriş yapan havayolu şirketleri için bir avantajken, ülkenin kadim bayrak taşıyıcısı Qantas açısından her zaman zorlu bir rekabet unsuru olagelmişti.
En nihayetinde, geçtiğimiz hafta içerisinde patlak veren tartışma, Qantas için işlerin pek de iyi gitmediğini gösterdi.
Qantas’ın, Temmuz – Aralık arasını kapsayan dönem için 250 milyon USD civarında bir zarar beklediğinin açıklanması, şirketin mâlî durumunun ne denli kritik olduğunu gösteriyor.
Bunun üzerine, halen devam etmekte olan tasarruf programına hız veren şirketin, önümüzdeki bir yıl içerisinde 1.000 civarında personeliyle yollarını ayıracağı belirtiliyor.
Yönetim Kurulu üyelerinin maaşlarında kesinti, tüm yöneticilerin maaşlarının dondurulması ve prim ödemelerinin kaldırılması, şirketin en büyük 100 tedarikçisiyle olan ilişkisinin yeniden gözden geçirilmesi gibi tedbirler, tasarruf programında yer alan diğer bazı başlıklar.
Söz konusu program çerçevesinde, üç yıllık bir süre sonunda 2 milyar AUD civarında tasarruf elde edilmesi hedefleniyor.
Odadaki Fil
Qantas CEO’su Alan Joyce’a göre, şirketin içerisinde bulunduğu sıkıntılı durumun temelinde, bundan yaklaşık 20 yıl önce gerçekleştirilen özelleştirme işlemine ilişkin olarak hazırlanan 1992 tarihli kanunda yatıyor.
Söz konusu kanuna göre Qantas’ın mülkiyet yapısı, “Avustralyalı” olma niteliğini kaybetmeyecek şekilde düzenlenmiş. Yani şirketteki yabancı yatırımcı payı, %49’un üzerine çıkamıyor.
Yabancı havayolu şirketlerinin Qantas’taki toplam payı için ise %35’lik bir üst sınır tanımlanmış.
Joyce tarafından “Odadaki Fil” (Qantas sale act is jumbo in the room) şeklinde tanımlanan bu durum, ülkede faaliyet gösteren diğer önemli havayolu şirketi Virgin Australia karşısında Qantas için negatif bir etkiye sahip.
Örnek vermek gerekirse; yeni hatlar açmak ve hizmet kalitesini yükseltmek isteyen Virgin Australia, geçtiğimiz ay içerisinde ana hissedarları Etihad Airways (%17), Singapore Airlines (%20) ve Air New Zealand’a (%20) başvurarak, 350 milyon AUD ilave kaynak talebinde bulunmuştu.
Bunlara ek olarak, Virgin Group’un hisse miktarının da %12,5 mertebesinde olduğunu unutmadan belirtelim.
Bu durumun, âdil rekabet felsefesi kapsamında doğru olduğunu söylemek pek de mümkün görünmüyor.
Zira önceki yıllarda British Airways, Singapore Airways ve Malaysian Airlines ile ortaklık görüşmeleri yapan Qantas’ın önü, yukarıda belirttiğimiz kanun sebebiyle her seferinde kapanmıştı.
Benzer engel, China Eastern ile gerçekleştirilen ikili temaslarda da söz konusuydu.
Çözüm Ne?
Qantas CEO’su Alan Joyce tarafından özellikle son iki-üç haftadır yüksek sesle dile getirilen mülkiyet sorunu, Avustralya’da en üst seviyelerde yankı bulmuş durumda.
Başbakan Tony Abbott yaptığı açıklamada, konuyla ilgili olarak Qantas tarafından kendilerine resmî herhangi bir talep gelmediğini belirterek, devlet yardımına karşı olduğunu ancak Alan Joyce’un şikâyetçi olduğu mülkiyet sınırlamasında bir esnekliğe gidilebileceğini vurguladı.
Tüm bu gelişmelere, finansal derecelendirme kuruluşları Standard & Poor’s ve Moody’s’ten gelen kötü haberler eklendi.
Son gelişmeler ışığında S&P, Qantas’ın hisse derece notunu “junk”, yani en alt seviyeye düşürürken, Moody’s de şirketin durumunu değerlendirmeye aldığını açıkladı.
Bunun üzerine, Qantas’ın borsadaki hisse değeri son 16 ayın en düşük seviyesine doğru hızla yol aldı.
Görünen o ki, Avustralya pazarındaki keskin rekabet ortamı, mevcut kurallarda bazı esnemeleri beraberinde getirecek.
Dileğimiz odur ki, havayolu sektörünü adeta esir almış olan milliyet temelli mülkiyet sorunsalı, dünyanın diğer noktalarında da bir çözüme ulaşır ve bundan tüm yolcular faydalanır.