Tam yüklü bir Airbus A380 yaklaşık 550, bir Boeing 747 ise 450 ton civarında bir ağırlıkla kalkış yapabilir.
Bu ağırlığın ciddi bir kısmı uçuş boyunca kullanılacak akaryakıttan gelirken, diğer önemli bir bölümü de, uçak içerisinde kullanılan malzemelerden oluşmaktadır.
Her bir uçağın taşıdığı yükte yapılabilecek her bir kilogramlık azaltma, uçağın daha az akaryakıt sarf etmesini ve dolayısıyla, havayolu şirketlerinin tasarruf etmesini, çevrenin ise daha az kirlenmesini sağlar.
Bu yüzden de şirketler sürekli bir biçimde, uçak ağırlığını azaltmanın yollarını ararlar.
Virgin Atlantic ve Yeni Yemek Tepsisi
Otuz yıllık geçmişi boyunca daima sıra dışı işlere imza atan Virgin Atlantic, Economy Class yolcuları için yeni tasarladığı yemek tepsisi ile milyonlarca Dolar tasarruf edecek.
Virgin Atlantic, uçak içi ikram konseptini baştan aşağıya yenilerken, bu iş için tam 168 milyon USD harcadı. Yeni konseptin kalbinde, eldeki kısıtlı alanların optimum biçimde kullanılması yatıyor.
Aslında bu proje başlarken hedeflenen, akaryakıt tasarrufundan ziyade, Virgin Atlantic yolcularının uçakta yemek yeme deneyimi iyileştirmekti.
Ancak ortaya çıkan sonuç beraberinde sadece yolcuların daha keyifli bir şekilde yemek yemesini değil, aynı zamanda havayolu şirketinin cebinde daha fazla para kalmasını da getirdi.
Virgin Atlantic, yeni ikram konseptinin geliştirilmesinde, İngiltere merkezli endüstriyel tasarım danışmanlık firması MAP Project Office ile çalıştı.
Taraflar arasında 2011 yılında başlayan işbirliği sonucunda, herkesin beğendiği bu sonuç çıktı.
Hatırlanacağı üzere bundan bir kaç hafta önce, havayolu sektöründeki ATLAS ve KSSU standartlarından bahsetmiştik. ATLAS standardına göre üretilen trolleylerde 14 raf bulunuyor.
Bu trolleylerin her birine;
– 1/1 boyutundaki tepsilerden 28 adet,
– 2/3 boyutundaki tepsilerden 42 adet, ve
– 1/2 boyutundaki tepsilerden 56 adet sığmaktadır.
Eski konseptte 2/3 boyutundaki tepsileri kullanan Virgin Atlantic, yeni tasarımla birlikte 1/2 boyutundaki tepsilere geçiş yaptı.
Böylece her bir trolleyin içerisine 56 tepsi sığarken, servis süresi de kısalmış oldu.
Trolley’lere yerleştirilen basit bir düzenekle, bir tepsi kabin memuru tarafından yolcuya ikram edilmek üzere çıkartılırken, sıradaki tepsi, kolayca alınabilecek bir konuma gelerek, servisin hızlanmasına yardımcı oluyor. Trolleyin aynı rafında dört tepsi olduğu düşünüldüğünde, özellikle tek bir kabin memurunun servis yaptığı durumlarda bu özellik son derece önemli hale geliyor.
Havayolu şirketleri genelde, tepsilerin üzerindeki ekipmanların kaymasını engellemek üzere özel bir kâğıt kullanır. Virgin Atlantic ise bunun yerine, tepsinin zeminini özel, kaydırmaz bir madde ile kapladı.
Bu durum ilk aşamada tepsilerin üretim maliyetini yükseltecek olsa da, uzun vadeli olarak bakıldığında, ciddi bir kâğıt tasarrufunun sağlandığı açıkça görülüyor.
Buna ilave olarak, daha önceleri çay ve kahve servisi yemekle birlikte yapılırken, yeni konseptle beraber bu servis, yolcuların yemeklerini yemesinden sonraya bırakıldı.
MAP Project Office, çay – kahve servisinde kullanılmak üzere de ayrı bir pot geliştirdi. Hem potun üzerinde, içerisinde hangi içeceğin (çay, kahve, sıcak su, sıcak çikolata) olduğu yazıyor, hem de yeni tasarım, kabin ekiplerinin el ve bileklerini daha az zorlayacak şekilde geliştirilmiş.
Yeni Tasarımla Ne Kadar Tasarruf Ediliyor?
Virgin Atlantic, yeni ikram konsepti ile birlikte uçuş başına ortalama 132 kg civarında bir hafifleme sağlandığını belirtiliyor.
Yıllık bazda bakıldığında, bu sayede sağlanacak akaryakıt tasarrufu ile birlikte, milyonlarca Dolar’ın şirketin cebinde kalacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Daha az akaryakıt sarfiyatının, daha az karbon salınımı ve dolayısıyla çevrenin daha az kirleneceği anlamına geldiğini de hemen ekleyelim.