Uçak yolcuları için özellikle uzun seyahatlerin vazgeçilmezleri arasında, film seyretmek vardır.

2000’li yıllarda üretilen geniş gövdeli uçakların çoğunluğunda artık sadece Business Class’ta değil, Economy Class koltuklarının arkasında da ekranlar bulunuyor.

2010’lu yıllarda bu uygulama, dar gövdeli uçakları da kapsayacak şekilde yaygınlaştı.

Düşük maliyetli taşıyıcılar dışındaki bir çok havayolu şirketi, yolcularının seyahat boyunca hoşça vakit geçirmesini sağlayabilmek amacıyla, uçak içi eğlence sistemlerini mümkün olduğunca zengin bir içerikle donatmaya çalışıyor.

Öyle ki, yolcular zaman zaman, sinemalarda gösterime yeni girmiş filmleri aynı tarihlerde uçakta seyretme fırsatını bulabiliyor.

First ve Business Class kabinlerinde kullanılan dokunmatik ekranlar için rahatlıkla teknolojinin son harikası deyimi kullanılabilir.

Tabii iş sadece kaliteli ekranla bitmiyor.

Filmlerden belgesellere, konserlerden oyunlara, farklı bir çok seçenek, uçak içi eğlence sistemlerinde yolcuların beğenisine sunuluyor.

Uçakta Sinema Keyfi Ne Zaman Başladı?

Peki; yolcular ne zamandan beri uçakta film seyretme imkânına sahip; biliyor musunuz?

Böylesine farklı bir hizmeti düzenli olarak ilk kez hangi havayolu şirketi sunmuştu?

Uçakta gösterilen ilk film hangisiydi?

Uçakta yolcularına film seyrettirmeye başlayan ilk firma, dünyanın en eski havayolu şirketlerinden bir tanesi olan Trans World Airlines (TWA).

1 Aralık 2001’de iflas ederek sektöre veda eden TWA, 19 Temmuz 1961 tarihinden itibaren ilk olarak New York – Los Angeles arasındaki seferlerde, First Class yolcularını sinema keyfi ile buluşturmuştu.

Boeing firması tarafından üretilen ilk “jet motorlu yolcu uçağı” unvanına sahip olan, o dönemin gözdelerinden 707 tipi tayyareler, gökyüzündeki sinemaya ev sahipliği yapmıştı.

Başrolleri Lana Turner, Jason Robards, George Hamilton ve Efrem Zimbalist, Jr. tarafından paylaşılan “By Love Possessed” adlı film, uçaklarda düzenli bir şekilde gösterilmeye başlanan ilk yapım olmuştu.

Bu işi gündeme getiren kişi ise, uçak yolculuklarından sıkılan birisiydi.

On dört salonluk bir sinema zincirine sahip olan David Flexer, “sıkıcı” olarak tanımladığı uçak yolculuklarını eğlenceli bir hale getirmenin yollarını arıyordu.

Üç yıllık bir çalışma ve o zaman için bir hayli büyük olan bir yatırımın (1 milyon USD) ardından Flexer, uçakta kullanılabilecek kadar hafif ve mukavim hale getirilen sinema projektörleri için müşteri aramaya başlamıştı.

Tam anlamıyla “inovatif” olarak tâbir edilebilecek bu yeni ürün ve hizmet için Flexer ile ilk anlaşan havayolu şirketi, TWA olmuştu.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, 1961 yılında başlayan bu çok özel hizmet zamanla TWA’in diğer hatlarını da kapsayacak şekilde yaygınlaştırıldı.

1965 yılına gelindiğinde, TWA’in Londra, Paris, Frankfurt, Roma, Madrid, Atina gibi Avrupa hatlarındaki uçuşlarında da film gösterimi başlamıştı.

Şirketin bu yeni hizmeti hakkındaki reklamlarında, şimdilerde çok moda olan inovasyon (innovation) kelimesini kullanmasının ayrıca dikkat çekici olduğunu hemen ekleyelim.