Havayolu seyahatine olan talep miktarındaki yavaşlama, havayolu şirketlerinin geleceğe yönelik yaptıkları filo planlamalarının gözden geçirilmesine yol açıyor.

American Airlines’ın 22 adet Airbus A350 siparişini erteleyeceğini açıklaması, uçakla yapılan seyahatlere ilişkin talep endişelerini daha da artırdı.

Şirket, söz konusu 22 A350’nin siparişini ortalama 26 ay uzattığını belirtti. A350’lerin American’a teslimi 2018 yılının sonunda başlayacak ve 2022 yılına kadar devam edecek.

American Airlines bu sayede, 2017 yılında yapması gereken 500 milyon USD ve 2018 yılındaki 700 milyon USD tutarındaki uçak alım ödemelerini de ötelemiş oldu.

Şirket, bu yıl içerisinde yeni uçak alımlarını erteleyeceğini kamuoyu ile paylaşan üçüncü büyük Amerikalı taşıyıcı.

Geçtiğimiz ay Southwest, 67 adet Boeing 737 MAX tipi uçağın alımını ortalama altı yıl ertelediğini ve böylelikle 1,9 milyar USD tutarındaki uçak alım ödemesinin 2020’li yıllara kaldığını duyurmuştu.

Benzer şekilde Delta Air Lines, 2018 yılına planlanan dört adet Airbus A350’nin teslimatının, 2019 ve 2020 yıllarına kaydırıldığını açıklamıştı.

Bunlara ilave olarak American Airlines’ın geçtiğimiz yıl, beş adet Boeing 787 Dreamliner siparişini de halihazırda ertelemiş olduğunu hatırlatalım.

Neticede bu haberler, benzer kararların dünya genelindeki diğer havayolu şirketleri tarafından da alınabileceği tartışmalarını beraberinde getiriyor.

Zira 2016 yılındaki geniş gövdeli uçak siparişleri, önceki yıllara göre bir hayli yavaşlamış durumda.

Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığımız bir yazımızda, Amerikalı havayolu şirketlerinin daha şimdiden büyümeyi yavaşlattıklarına değinmiştik.

Ertelenen uçak teslimatlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, sektördeki yavaşlamanın net bir gerçeklik olduğu rahatlıkla anlaşılabilir.

Sektör analisti Sash Tusa, havayolu şirketlerinin döngüsel bir düşüş sürecinin içerisine girdiğini belirterek, havayolu pazarının en kârlıları olan Amerikalı taşıyıcıların uçak alımlarını ertelemeye başlamasının, sektörün geri kalanı için de oldukça negatif bir sinyal olduğuna dikkat çekiyor.

Aslına bakacak olursak, özellikle Amerikalı taşıyıcıların “yoğurdu üfleyerek yediğini” söyleyebiliriz.

Petrol fiyatlarındaki sert düşüşün sağladığı yüksek kâr marjlarının büyüsüne kapılmayan bu şirketler, son derece sıkı bir biçimde kapasite yönetimi yapmaya devam ediyor ve en küçük bir gevşeklik göstermiyor.

ABD pazarındaki gelişmelerin, dünyanın geri kalan pazarlarına ne derecede sirayet edeceğini, bu yılın sonlarına doğru görmeye başlayabileceğimizi düşünüyoruz.