Boeing 747’nin ön tarafı neden iki katlıdır, hiç düşündünüz mü?
İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda, yolcu uçağı üreticilerinin en önde gelen hedeflerinden bir tanesi, sesten hızlı (supersonic transport) bir biçimde seyahat edebilmeyi sağlamaktı.
Yolcu uçaklarının geleceğinin, sesten daha hızlı uçabilen modellerde olduğuna inanılıyordu.
1960’lı yıllarda İngiltere ile Fransa’nın ortaklaşa yürüttüğü Concorde ve Sovyetler’in Tupolev Tu-144 projeleri tüm dünyada ses getirirken, günümüzde “Göklerin Kraliçesi” unvanı ile anılan Boeing 747‘nin geliştirme süreci, işte bu atmosfer altında sessiz sedasız bir biçimde gerçekleşiyordu.
O tarihlerde ayrıca Boeing’in ayrıca yürüttüğü ve 2707 adı verilen bir sesten hızlı yolcu uçağı projesi daha bulunuyordu.
Boeing mühendis ve yöneticileri tüm bu gelişmeler ışığında, sonraki yıllarda standart yolcu uçaklarının demode hale gelerek, tüm sektörün sesten hızlı uçaklara yönelebileceğini düşünüyorlardı.
Bu düşüncede, aynı zamanda Boeing’in en önemli müşterisi olan efsanevî havayolu şirketi Pan Am’ın kurucusu ve başkanı Juan Trippe’in tavsiyeleri de etkili olmuştu.
Zira Trippe, sesten yavaş yolcu uçaklarının gelecekte sadece kargo amaçlı olarak kullanılacağına inanıyordu.
İşte bu yüzden Boeing mühendis ve yöneticileri, halihazırda geliştirmekte oldukları uçağın kısa bir süre içerisinde atıl duruma düşmesini istemediklerinden, bu duruma karşı ne gibi bir tedbir alabileceklerini araştırmaya başladılar.
Neticede Boeing 747’nin sadece bir yolcu uçağı olarak değil, aynı zamanda verimli bir biçimde kullanılabilen farklı bir kargo uçağı olarak tasarlanmasına karar verildi.
Bu çerçevede, Boeing 747’nin ön tarafının devasa bir kargo kapısı olması uygun görüldü.
Böylece standart kargo yüklerinin yanı sıra, diğer uçaklara yüklenmesi mümkün olmayan çok uzun kargoların da Boeing 747 ile taşınması mümkün hale gelecekti.
Ancak bir problem vardı.
Uçağın kokpiti nerede olacaktı?
İşte projenin bu aşamasında, Boeing 747’nin ikinci katı tasarıma dahil edildi.
Uçağın ön tarafının kargo kapısı olarak kullanılabilmesi amacıyla, ikinci bir kat daha tasarlanarak kokpit, üst kata yerleştirildi.
Kokpit ilk aşamada, yarım küre şeklinde tasarlanmıştı. Ancak bu tasarımın uçuş esnasında ciddi bir direnç ve sürtünmeye yol açacağı anlaşılınca, uçağın üst katı bir su damlasını andıracak şekilde arkaya doğru uzatıldı.
Bu noktada devreye yine Juan Trippe girdi ve kokpitin arkasında kalan bölüm, sadece First Class yolcularının kullanabileceği özel bir salon ve bar olarak değerlendirildi.
Ancak 1973 petrol krizinden sonra bu alana da koltuk yerleştirilmeye ve yolcu alınmaya başlandı.
Zamanda Boeing 747’nin daha uzun versiyonları üretildi.
747 ailesinin en yenisi olan ve günümüzde üretimi halen devam eden -8 modelinin üst katı, Boeing 737’nin küçük modellerinin boyuna eşit hale geldi.
Boeing 747 halihazırda 76,3 metrelik boyuyla dünyanın en uzun ve kendine has tasarımıyla en farklı ve en kolay şekilde tanınan yolcu uçağı durumunda.
Comments
One response to “Boeing 747’nin Ön Tarafı Neden İki Katlıdır?”