İki pistle yılda 70 milyondan fazla yolcuyu ağırlayan Londra Heathrow Havalimanı, kapasitesinin %98’ini kullanarak adeta bir “verimlilik” dersi veriyor.
Heathrow’a seyahat edenler bilir; uçak meydana yaklaştığında “holding” olarak tâbir edilen bekleme moduna alınır.
Diğer bir çok havalimanı için holding, uçak trafiğinin yoğunluğu sebebiyle bekleme yapıldığına işaret eder.
Oysa Heathrow’da durum çok farklı.
Heathrow’da, holding modu, iniş sürecine dahil edilmiş durumda. Meydan bu sayede iniş slotlarını mümkün olan en yüksek oranda kullanıyor ve işletme verimliliği konusunda dünyanın zirvesinde bulunuyor.
Heathrow’un çevresinde dört farklı holding noktası bulunuyor. Yaklaşma esnasında uçaklar öncelikle bu noktalara getirilerek, iniş süreci için sıraya sokuluyorlar. Bir başka deyişle adeta bekleme odasına alınıyorlar.
15.000 fitte (feet) başlayan süreç, bir spiral şeklinde 7.000 fite kadar devam ediyor. Spiralin her bir katmanı arasında, 1.000 fit mesafe bulunuyor.
Sıraya sokma aşamasında uçakların büyüklükleri önemli bir kriter. Airbus A380, “super heavy” şeklinde sınıflandırılırken, diğer geniş gövdeli uçaklar “heavy” kategorisinde yer alıyor.
Dar gövdeli uçaklar ise “medium” olarak tanımlanıyor.
Uçak tipi büyüdükçe, meydana getirdiği kuyruk türbülansı da artıyor. Bu yüzden, iniş sürecinde birbirlerini takip eden uçakların arasındaki mesafe, buna göre belirleniyor.
Bir Airbus A380, yine bir A380 tarafından takip ediliyorsa, iki uçak arasında 4 millik bir mesafe bırakılması yeterli oluyor. Ancak A380’i, medium kategorisindeki bir uçak takip ediyorsa, bu mesafenin 7 mil olması gerekiyor.
Bekleme Uygulaması Kalkacak mı?
Holding uygulaması, Heathrow Havalimanı için olmazsa olmaz bir niteliğe sahip durumda.
Kısıtlı meydan kapasitesini maksimize etmek için son derece verimli olan bu uygulama, diğer bazı açılardan ise olumsuz etkilere sahip.
Uçakların havada defalarca tur atmasının, boşa harcanan akaryakıt, motorların ürettiği karbonmonoksit ve gürültü gibi sonuçları bulunuyor.
Bu duruma karşı neler yapılabileceğini araştıran NATS (National Air Traffic Services), 2015 yılı içerisinde, Heathrow’a son yaklaşma aşamasında uçaklar arasındaki ayrımı “mesafe” yerine “zaman” bazlı hale getirmişti.
Dünyada bir ilk olan bu uygulama çerçevesinde, yaklaşma aşamasına gelen uçaklar birbirlerinden, mesafe bazlı değil de zaman bazlı bir biçimde ayrılarak sıralanıyor.
Bununla da yetinmeyen NATS şimdi de, Heathrow’a iniş öncesi uçakların holding moduna alınmasını tamamen kaldırmanın yollarını arıyor.
Üzerinde çalışan alternatiflerden bir tanesi, mevcut durumdaki dikeysel (vertical) bekleme yığınlarının yerine, uçakları Heathrow’a doğrusal hatlar üzerinde yaklaştırmak.
Söz konusu doğrusal hat üzerinde yaklaşmaya devam eden uçaklar, sıra müsait olduğu anda bu hattan ayrılarak inişe geçecek.
“Linear hold point merge” ve “Linear hold trombone” olmak üzere iki ayrı seçenek bulunuyor. NATS şu an için daha ziyade, birinci seçenek üzerine yoğunlaşmış görünüyor.
Bu sistem, Londra’nın merkezinde bulunan City Airport’ta uygulanmaya başlandı bile.
City Airport’a iniş yapan uçaklarda artık İngiltere üzerinde daireler çizmek yerine, bir süre Kuzey Denizi üzerinde seyredip, daha sonra birleşme noktası olarak tâbir edilen noktadan havalimanına inişlerini gerçekleştiriyor.
Yeni sistemin eskisine göre bir kaç avantajı bulunuyor:
- Hava trafiği mevcut sisteme göre çok daha yüksek bir irtifada düzene sokularak, operasyonun karmaşıklığı azaltılıyor ve bu sayede hava trafik kontrol memurları daha fazla uçakla ilgilenme fırsatı buluyor. Sonuçta rötar miktarı azalıyor.
- Yeni sistemde uçaklar daha yüksek bir irtifada yaklaştığından, kara üzerinde alçak seviyede yapılan uçuşların süresi azalıyor. Böylelikle havalimanı civarında yaşayan insanların maruz kaldığı gürültü seviyesi de azalıyor.
- Yeni sistem, daha fazla süreklilik arz eden alçalma sağladığından, gürültü ve emisyon miktarı azalıyor.
Aşağıdaki videoda, geçtiğimiz yıl içerisinde uygulanmaya başlanan bu yeni yaklaşıma ilişkin ayrıntıları seyredebilirsiniz.
Comments
One response to “Uçaklar Artık Londra’da “Bekleme” Yapmayacak mı?”