İran Körfezi çevresinde konuşlanan havayolu şirketleri içerisinde kendilerinden en fazla bahsedilenler hiç şüphesiz ki Emirates, Qatar Airways ve Etihad Airways.
Bir çok açıdan birbirlerine benzeseler de, bu üç şirketin büyüme modelleri büyük oranda farklı.
Emirates, yıllar içerisinde organik büyümeye odaklanıp filosunu Airbus A380 tipi süper jumbo uçaklarla büyüttü. Şu an filosu sadece Airbus A380 ve Boeing 777 tipi uçaklardan oluşuyor. Hiç bir havayolu ittifakına üye olmayan şirket, sadece 2013 yılında Qantas ile yaptığı geniş kapsamlı işbirliği anlaşması ile gündeme gelmişti.
Qatar Airways, 2013 yılının sonunda oneworld ittifakına girerek, bölgesindeki diğer iki rakibinden farklı bir yol izledi. Qatar Airways buna ilave olarak, 2015 yılının başlarında, aralarında British Airways’in de bulunduğu dört farklı şirketin holding şirketi konumundaki IAG’den %10 oranında hisse satın aldı. Qatar Airways daha sonra bu payını kademeli bir biçimde artırarak 2016 yılının ortalarında %20’ye kadar yükseltti.
Körfez’in üçüncü dikkat çeken oyuncusu Etihad Airways ise büyüme yolunda tamamen farklı bir yol izledi. Etihad, inorganik büyüme yoluna giderek, bir bakıma kendi havayolu ittifakının temellerini attı. Kısa bir zaman zarfında gerçekleştirdiği hisse satın almalarıyla büyüyen şirket, Alitalia, Jet Airways, Air Berlin, Air Serbia, Air Seychelles, Etihad Regional ve Virgin Australia’ya ortak oldu. 2005 yılında 1 milyon yolcuya hizmet veren şirket hızla büyüyerek, 2016 yılında 18,5 milyon yolcuya ulaştı.
Etihad’ın Büyüme Hamlesi Duraklama Dönemine Girdi
Etihad’ın 2011 yılında başlattığı büyüme hamlesi, geçtiğimiz yılın sonlarından itibaren bir duraklama dönemine girdi.
Şirketin bu stratejik plan çerçevesinde hisse alımı ve sonrasındaki yatırımlar için şu âna kadar 4 milyar USD harcama yaptığı hesaplanıyor.
Özellikle İtalya’nın bayrak taşıyıcı şirketi Alitalia’nın geçtiğimiz günlerde bir kez daha iflas noktasına gelmesi, Etihad’ın stratejisi için tam manasıyla bir sükut-u hayal olarak değerlendiriliyor.
Zaten Etihad tarafından yapılan bir açıklamada, ortak olunan şirketlerin bazılarının iş modellerinin yeniden yapılandırılmasında, hiç beklenmeyen zorluklarla karşılaşıldığına dikkat çekilmişti.
Kuruluşundan beri Etihad’ın başında olan James Hogan ise bu yılın başında yaptığı bir açıklama ile, 1 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla görevini bırakacağını açıklamıştı.
Aynı tarihlerde kamuoyu ile paylaşılan bir başka kararda, Etihad’ın özellikle Avrupa’daki yatırımlarını gözden geçireceği vurgulanıyordu.
Abu Dabi merkezli Etihad’ın, Dubai merkezli Emirates’ten 18, Doha merkezli Qatar Airways’ten ise 9 yıl sonra bu yarışa girdiğini belirtmekte fayda var.
Şirket belki de bu yüzden son derece agresif bir büyüme hamlesine girişmişti.
Neticede açıkça söylemek gerekirse, Etihad Airways son derece kritik bir karar aşamasına gelmiş durumda.
Ciddi bir biçimde para kaybeden ortaklıklara devam ederek söz konusu şirketleri yeniden yapılandırmak veya bu gibi işbirliklerinden çekilerek tamamen kendi ana şirketine odaklanmak.
Her ne kadar bire bir aynı olmasa da, Swiss Air’in 1990’lı yıllarda sürdürdüğü “hunting” politikasının ne şekilde sonuçlandığını bilenler, Etihad’ın zor kararlar almasının mecburî olduğunu söylüyor.