Havayolu seyahatinin en önemli unsurlarından bir tanesi olan havalimanları, teknolojik gelişmelere paralel olarak dönüşüyor.
Aslına bakarsak havalimanları genel olarak kuyruklar, güvenlik taraması, check-in bölgesi, duty-free/perakende alanları, restoranlar, uçağa biniş kapıları gibi belli başlı noktalardan oluşmakta.
2020’li yıllarda, halihazırda içerisinden geçmekte olduğumuz teknolojik dönüşüm sürecinin de etkisiyle, havalimanı terminallerinin işleyişinde radikal bazı değişimler kaçınılmaz görünüyor.
Bundan belki de 10 sene kadar sonra yolcular havalimanlarına, kendi kendine sürüş yapabilen otomobillerle gelecekler. Kimlik kartı yerine retina ve parmak izi kullanılacak. Yolcuların bavulları daha evden çıkarken, gerekli güvenlik taramasından geçmiş olacak.
Günümüzdeki trend değişecek ve havalimanları kent merkezlerinden uzak yerler olmak yerine, yeniden kente entegre birer cazibe merkezine dönüşecek.
Sadece yolcuların uçakla seyahat etmek için çok kısa süreliğine kullandıkları binalar değil, şehirde yaşayan halkın akşam yemeği yiyebileceği, sinemaya veya bir konsere gidebileceği ve hatta günlük alışverişini yapabileceği bir yer haline gelecek.
Havalimanları çevresine inşa edilecek havalimanı kentleri (aerotropolis), bu dönüşümün daha hızlı ve kolay olmasını sağlayacak.
Singapur Changi Havalilmanı’na entegre olacak bir biçimde inşaatı devam eden ve 2019 yılında hizmete girmesi beklenen “Jewel” projesi de, havalimanı konseptine yeni bir soluk getirecek.
Ve belki de yukarıda havalimanları için belirttiğimiz “merkez” olma iddiası, Changi’de gerçek anlamda test edilmiş olacak.
Yine bu yılın sonuna doğru hizmete girmesi planlanan Singapur Changi Havalimanı Terminal 4 binası, gelecek yıllara atılan ilk adım olacak.
Terminal 4’te hayata geçirilecek Fast and Seamless Travel (FAST) konsepti çerçevesinde yolcuların, terminalin önündeki kaldırımdan, uçağa biniş kapısına kadarki süreçte yer alan check-in, pasaport kontrolü, güvenlik kontrolü ve boarding aşamalarında herhangi bir personel yardımına veya müdahalesine ihtiyaç duymaksızın tüm işlemleri kendi kendilerine gerçekleştirebilmesi hedefleniyor.
Changi Havalimanı gelecek yıllara hazırlanırken, bir “Yaşayan Labaratuvar” (Living Lab) kurarak, otomasyon ve robotik, veri analitiği ve nesnelerin interneti, aşılamaz güvenlik teknolojileri ve akıllı altyapı yönetimi konularına odaklanıyor.
Öte yandan, bir çok havayolu firması ve havalimanı işletmecisi, ortak geliştirdikleri projeler çerçevesinde, biyometrik tabanlı güvenlik uygulamalarını test ediyor.
Bundaki amaç, yolcuların havalimanlarında en gergin oldukları güvenlik taraması aşamasını çok daha kolay ve güvenilir hale getirerek, alışveriş ve yeme-içme konularına daha fazla zaman kalmasını sağlamak.
Bu noktada, Crogan adlı tasarım firmasının geliştirdiği arklı havalimanı konseptlerine de göz atmanızı tavsiye ediyoruz.
Neticede, geleceği beklemek yerine şimdiden hazırlık yapıp geleceği yaşamaya başlamak, en doğru seçim gibi görünüyor.