Havayolu sektörü, dışsal şoklara son derece açıktır.
Bir silahlı çatışma, terör olayı, salgın hastalık veya petrol fiyatlarındaki hızlı bir yükseliş, sektörün dengesini kolayca bozabilir.
Bununla birlikte havayolu şirketlerinin yönetim kadroları, bu gibi olaylarla yaşamaya alışmıştır ve şirketlerini değişen şartlara göre ayarlamada adeta birer usta olmuşlardır.
Ancak son dönemde ufukta görünmeye başlayan bir başka tehlike, havayolu şirketlerinin yöneticilerini kara kara düşündürmeye başladı:
Hızla artan yolcu sayısına karşın, ihtiyaç duyulan havalimanı kapasitesinin olmaması.
Yolcu Sayısı Artacak
2017 yılı itibarıyla dünya genelinde yılda yaklaşık 7,6 milyar yolcu havayolu ile seyahat ediyor.
Gerek dünya nüfusu ve gerekse satın alma gücündeki artışa paralel olarak daha fazla kişinin uçak seyahatini satın alabilir hale gelmesi, önümüzdeki yıllarda havayolunu kullanacak yolcu sayısını buna paralel bir biçimde ciddi oranda artıracak.
Airport Council International (ACI) tarafından hazırlanan ve 2017-2040 yılları arasında meydana gelecek değişimi öngören çalışmada, yukarıda belirttiğimiz artış beklentisi çok daha açık bir biçimde görülmekte.
25 senelik bir süre zarfını kapsayan çalışmaya göre, söz konusu dönemde yolcu sayısındaki yıllık ortalama artış oranı %4,5 olacak ve 2040 yılında dünya genelinde uçakla seyahat edenlerin sayısı 22,2 milyara ulaşacak.
Bir başka deyişle, 25 sene içerisinde sektördeki yolcu sayısı üçe katlanacak.
Bu muazzam büyümeye en büyük katkı, %38,8 oranıyla Asya-Pasifik bölgesinden gelecek. Avrupa ve Orta Doğu, en fazla büyüyen ikinci ve üçüncü pazar olacak.
Aynı dönemde hava kargodaki yıllık ortalama artış oranı ise %2,5 mertebesinde gerçekleşecek.
Havalimanı Kapasitesi Yetersiz Kalıyor
Havalimanı kapasitesi dendiğinde aklımıza iki ayrı hususun gelmesi gerekiyor:
1- Terminal (yolcu) kapasitesi
2- Pist (uçuş trafiği) kapasitesi
Yolcu sayısı ve dolayısıyla uçuş sayısındaki artış, dünya genelindeki mevcut havalimanlarının kapasitelerini yukarıda belirttiğimiz iki noktadın biri veya her ikisi açısından, çoktan zorlamaya başladı bile.
Qatar Airways CEO’su Akbar Al Baker’e göre, şu an bile havalimanları, kapasitelerinden 1 milyar yolcu kadar daha fazlasına hizmet vermekte.
Küresel ekonominin en önemli unsurlarından bir tanesi olan havayolu sektöründe yaşanması muhtemel bir tıkanıklık, ciddi sonuçlar doğurabilir.
Yolcu sayısındaki artışın en hızlı yaşandığı Asya-Pasifik, tabii olarak kapasite sorununun etkisini en fazla hisseden bölge olarak ön plana çıkıyor.
Bölgenin en işlek ilk 11 havalimanının 8 tanesi halihazırda kapasitesini doldurmuş durumda.
Sıkıntının en bariz yaşandığı havalimanlarının başında Hong Kong geliyor.
Önümüzdeki iki yıl içerisinde Pekin, Manila ve Singapur’da da kapasite sıkıntı yaşanması söz konusu.
2017 yılının Ekim ayında Singapur Changi Havalimanı’nda açılan Terminal 4, yolcu kapasitesindeki sorunu bir süreliğine çözerken, pist kapasitesindeki sıkışıklığın bir süre daha devam edeceği tahmin ediliyor.
Pekin’de 2019 yılında açılması hedeflenen Daxing Havalimanı ise, bu dev kentin havalimanı ihtiyacına önemli bir cevap olacak.
Şu an itibarıyla konuşmak gerekirse; Londra Heathrow, New York JFK, Hong Kong, Los Angeles gibi havalimanlarında yeni slot alabilmek neredeyse imkânsız.
Asya’da Büyüme Hamlesi
İhtiyacın farkında olan ülkeler, ya yeni havalimanı inşaatı ya da mevcutları genişletme projelerine eğilmiş durumda.
Malezya, Tayland, Çin, Singapur, Japonya, Hong Kong gibi ülkelerde halen devam eden farklı bir çok proje bulunuyor.
Asya’daki havalimanlarının kapasite artış çalışmalarına ilişkin ayrıntılı yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz:
Asya’daki Havalimanları Büyüyor
A380
Bundan 20 yıl kadar önce Airbus A380 sektöre ilk tanıtıldığında, bu uçağın avantajları anlatılırken, büyük havalimanlarında giderek azalan kapasitelerine dikkat çekiliyordu.
Airbus’a göre, mesela Londra Heathrow ve New York JFK gibi noktalara, 150-200 kişilik uçaklarla sefer yapmak yerine, A380 gibi 500 koltuk kapasiteli bir uçakla sefer yapmak çok daha kârlı olacaktı.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Havalimanlarındaki kapasite sıkıntısı her geçen gün artsa da havayolu şirketleri bu dev uçağa pek rağbet göstermedi.
Yeni sipariş almakta güçlük çeken A380’in uçmaya başlayalı daha 10 yıl olan örnekleri de ikinci elde müşteri bulamayınca, parçalarına ayrılıp satılmaya başlandı.
Yeni Nesil Uçaklar ve Direkt Uçuşlar
Aslına bakacak olursak, kapasite sıkıntısının yaşandığı noktalar daha ziyade, bir “hub” niteliğindeki büyük havalimanları.
Nispeten küçük olan havalimanlarına erişim, hub’lar üzerinden yapılmakta.
Mesela Londra ile Antalya arasında THY’nin yıl boyunca devam eden tarifeli seferleri bulunmuyor. Bunun yerine bu hat üzerindeki uçuşlar, “Londra – İstanbul – Antalya” şeklinde aktarmalı bir biçimde icra ediliyor.
THY gibi stratejisini aktarmalı yolcular üzerine kuran Emirates (Dubai), Etihad (Abu Dabi) ve Qatar Airways (Doha) gibi şirketler için de durum çok benzer.
Buna karşılık, Airbus A350 ve Boeing 787 gibi akaryakıt sarfiyatını ciddi bir biçimde azaltan yeni nesil uçakların yaygınlaşmasıyla birlikte, direkt uçuşların artabileceği ve hub’lar üzerinden yapılan aktarmalı uçuşların oran olarak azalabileceği belirtiliyor.
Geçtiğimiz Mart ayında Qantas tarafından başlatılan Perth – Londra ve önümüzdeki Ekim ayında Singapore Airlines’ın başlatmayı planladığı Singapur – New York uçuşları, bunun ilk adımı olarak değerlendiriliyor.
Neticede görünen o ki, 2020’li yıllarda bir yandan havalimanı altyapı yatırımlarına hız verilirken, diğer taraftan da havayollarının filo yapıları hızlı bir biçimde değişecek.
Aksi durumda, yolcu sayısında yaşanması beklenen artışa sağlıklı bir biçimde cevap vermek mümkün olmayacak.