Yolcu ve uçuş sayısına göre dünyanın en işlek havalimanı ünvanını taşıyan Atlanta, tamamen biyometrik bir terminale kavuşuyor.
Delta Air Lines’ın hub’ı konumundaki Atlanta Havalimanı’ndaki Terminal F, yüz tanıma sistemiyle donatılıyor.
Sistem tamamen devreye girdiğinde yolcular, terminalin kaldırımından uçağa biniş kapısına kadar sadece yüz tanıma teknolojisini kullanarak ulaşma kolaylığına sahip olacak.
Bu amaçla terminalin içerisine, yüz tanıma sistemine sahip 46 adet kiosk yerleştirildi. Ayrıca bagaj teslimi yapmak isteyen yolcular için de yüz tanıma sistemi bulunan 54 adet check-in bankosu mevcut.
Yine terminaldeki 12 biniş kapısının tamamı bu yeni teknolojiye uygun hale getirildi.
Delta yolcularının yanı sıra, şirketin iş ortakları arasında bulunan Aeromexico, Air France-KLM ve Virgin Atlantic yolcuları da bu imkândan faydalanabilecek.
Atlanta çıkışlı olarak direkt uçuşlarla seyahat edecek yolcular için geçerli olacak Terminal F’deki yüz tanıma sisteminin, bu yılın sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.
Bununla birlikte, bu yeni teknolojiyi kullanmak mecbur olmayacak. İsteyen yolcular, klasik süreçler üzerinden de havalimanı içerisindeki yolculuğunu tamamlayabilecek.
Atlanta Havalimanı Terminal F’yi kullanan Delta yolcularının sayısı yılda 1,3 milyonu buluyor. Yukarıda zikrettiğimiz diğer havayolları ile birlikte bu sayı 1,9 milyona ulaşıyor.
Yapılan denemelerde, yüz tanıma teknolojisi sayesinde biniş kapılarında uçuş başına dokuz dakikalık tasarruf sağlandığı tespit edildi.
Özellikle yoğun havalimanlarında böyle bir sürenin ne kadar önemli olduğunu, operasyonda çalışan arkadaşlarımız daha iyi değerlendirecektir.
Delta, Atlanta’nın yanı sıra Detroit, New York JFK, Washington Ronald Reagan ve Minneapolis-Saint Paul havalimanlarında da biyometrik teknolojisini denemeye devam ediyor.
Önümüzdeki dönemde giderek yaygınlaşması beklenen bu ve benzeri uygulamalarla, hem güvenlik seviyesinin hem de yolcu konforunun daha da iyi noktalara yükseltilmesi hedefleniyor.
Dünya Genelinde Yüz Tanıma Teknolojisi Ne Durumda?
Son yıllarda havalimanlarını saran trendlerden bir tanesi, “eller cepte” şeklinde adlandırılıyor.
Eller cepte konsepti çerçevesinde yolcuların yanlarında hiç bir seyahat dokumanı (dijital ya da basılı) bulundurmadan, sadece biyometrik özelliklerini kullanarak uçağa binebilmesi amaçlanıyor.
2017 yılı Ekim ayında hizmete giren Singapur Changi Havalimanı Terminal 4 binası günümüz itibarıyla bu işin zirvesi oldu. Bu terminali kullanan yolcular işlemlerinin tamamına yakınını kendi başlarına hallediyor.
Böylelikle, Fast and Seamless Travel (FAST) adı verilen konsept çerçevesinde yolcular, terminalin önündeki kaldırımdan, uçağa biniş kapısına kadarki süreçte yer alan check-in, pasaport kontrolü, güvenlik kontrolü ve boarding aşamalarında herhangi bir personel yardımına veya müdahalesine ihtiyaç duymaksızın tüm işlemleri kendi kendilerine gerçekleştirebiliyor.
2017 yılının Şubat ayında, Amsterdam Schiphol Havalimanı ve KLM, yolcuların uçağa biniş (boarding) sürecini hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıyla yüz tanıma teknolojisi kullanılması konusunda bir deneme çalışması başlatmıştı.
‘Biometric Boarding’ adı verilen yeni sistemi kullanmak isteyen yolcular, gönüllü olarak bu uygulamadan faydalanabiliyor.
Kanada Sınır Hizmetleri Kurumu (Canada Border Services Agency) tarafından yürütülen proje çerçevesinde de yine yüz tanıma teknolojisi kullanılıyor. İlk olarak 2017 yılı bahar aylarında Ottowa Havalimanı’nda hizmete giren yeni teknolojili sistemlerin ülkedeki diğer havalimanlarına yerleştirilme işleminin, 2018 yılı içerisinde tamamlanması hedefleniyor.
“Yüz Tanıma” teknolojisi kullanan havayolu şirketleri kervanına British Airways de katılmıştı. İlk olarak Londra Heathrow Havalimanı’nda başlayan uygulama ile, yolcuların uçağa biniş (boarding) sürecinin hızlandırılması hedefleniyor. Terminal 5’teki merkezî güvenlik kontrol noktasına yerleştirilen biyometrik kameralar, yolcuların yüzleri ile birlikte biniş kartlarını da tarayacak. Yolcunun kimliğinin sistem tarafından teyit edilmesi halinde kapı açılarak, herhangi başka bir evrak gösterimine gerek kalmaksızın yolcunun uçağa binişine izin verilecek.
Paris Charles de Gaulle Havalimanı, yüz tanıma teknolojisinin kullanılmaya başlandığı bir diğer nokta. Vision-Box adlı firmanın geliştirdiği yazılımın kullanıldığı sistem şimdilik deneme aşamasında. Sadece güvenlik kontrolü noktasında geçerli olacak sistem, buradaki süreci hızlandırmayı amaçlıyor.
Bu noktada, Alaska Airlines’ın 2015 yılında denemelerini yaptığı “parmak izi ile boarding” uygulamasını da hatırlamakta fayda var.
Benzer şekilde, “deri altı implant“ kullanılan boarding süreci de bir başka sıra dışı yaklaşım olarak halen hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.
Neticede; günümüzde bazıları çok uçuk örnekler olarak görünse bile, 2020’li yıllarda hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelecek bir çok yeni teknoloji ile, tüm seyahat süreçleri kökten bir biçimde değişecek.