İstanbul Atatürk Havalimanı’nın terminal işletmesi TAV tarafından yerine getirilirken, meydanın hava tarafında kalan ve kısaca PAT sahası olarak adlandırılan kısımları, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce (DHMİ) yönetilmekteydi.
Ancak İstanbul’un Karadeniz kıyısında inşa edilen yeni havalimanının 6 Nisan 2019 tarihinde tam olarak hizmete girmesiyle birlikte, Atatürk Havalimanı her türlü yolcu uçağı seferlerine kapatılmıştı.
Bununla birlikte, kargo uçaklarıyla yapılan uçuşlar, özel jet uçuşları ve VIP uçuşları, Atatürk Havalimanı’nda yapılmaya devam ediyor.
İşte bu gelişme çerçevesinde İstanbul Atatürk Havalimanı dün (31 Mayıs 2019) önemli bir değişikliğe sahne oldu.
2000 yılının Ocak ayından bu yana havalimanının dış hatlar ve 2005 yılından itibaren buna ilave olarak iç hatlar terminallerini işletmekte olan TAV, yaklaşık iki aydır devam eden devir teslim işlemlerini tamamlayarak uhdesindeki binaları DHMİ’ye devretti.
Böylece ülkemizin sivil havacılık tarihinde çok önemli bir dönem resmen kapanmış oldu.
Ancak Havayolu 101’de daha önce de belirttiğimiz üzere, hem yolcu hem de havayolu şirketlerinin menfaatleri açısından, Atatürk Havalimanı’nın Tokyo’daki Narita – Haneda ikili örneğinde olduğu gibi en azından iç hat uçuşlarına yeniden açılması gerektiğini düşünüyorum.
TAV’ın Atatürk Havalimanı Hikâyesi
1960’lı yılların sonlarından itibaren Yeşilköy (Atatürk) Havalimanı’nın genişletilmesi projeleri sürekli gündemdeydi.
İlave edilen terminal binaları ve pistlerle, meydanın hem yolcu hem de uçuş kapasitesinin artırılması hedefleniyordu.
Hatta 1993 yılında Hürriyet Gazetesi’nde manşetten verilen bir haberde, Atatürk Havalimanı’nın artık yükü kaldıramadığı ileri sürülerek, ikinci bir havalimanının inşa edilmesi gerektiği söyleniyordu.
O dönemde verilen karar ise Atatürk Havalimanı’na çağın gereklerine uygun bir dış hatlar terminali eklemekti.
Bu çerçevede 1985 yılında başlayan ve dört kez iptal edildikten sonra ancak 1997 yılında, beşincisinde nihayete erdirilebilen İstanbul Atatürk Havalimanı (AHL) dış hatlar terminali ihalesi, Türkiye havacılık sektörü için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştu.
1997 yılındaki ihaleyi, Ankaralı iki müteahhit firma, Tepe ve Akfen ile Avusturyalı havalimanı işletmecisi Flughafen Wien (VIE) tarafından kurulan konsorsiyum kazanmıştı.
Tepe – Akfen – VIE konsorsiyumu ile DHMİ arasındaki imtiyaz sözleşmesi 14 Ekim 1997 tarihinde imzalanmış ve inşaat süresi 30 ay olarak tespit edilmişti.
Bununla birlikte, yıllık 11 milyon yolcu kapasitesine sahip yeni dış hatlar terminalinin inşaatı, 22 ayda tamamlanmış ve 306 milyon USD’ye mâl olmuştu.
189 bin m² kullanım alanı bulunan terminalin yanı sıra aynı günlerde, 7.076 araç kapasiteli bir de otopark hizmete girmişti.
3 Ocak 2000 tarihinde yeni dış hat terminalinin resmî açılışı yapılarak, 10 Ocak günü gece yarısından sonra 01:00’den itibaren yolcu kabulü başlamıştı.
Aynı ayın sonunda gerçekleştirdiğim bir Cape Town seyahati ile yeni dış hatlar terminalinin ilk yolcularından biri de ben olmuştum. 🙂
Eski dış hatlar terminali ise iç hatlar terminali olarak hizmet vermeye başlamıştı.
Yıllar içerisinde VIE, TAV’daki ortaklığını sona erdirmiş ve TAV’ın “V”si, “Ventures” olarak değiştirilmişti.
Gelgelelim, yap-işlet-devret yöntemiyle hayata geçirilen projede TAV’ın işletme süresi bir hayli kısaydı.
TAV, verdiği teklifte işletme süresini 3 yıl 8 ay 20 gün gibi son derece kısa tutmuştu.
TAV’ın işletme süresi arada alınan uzatma hakkıyla birlikte 3 Temmuz 2005 tarihinde bitiyordu.
Bu yüzden 2005 yılının Haziran ayında, Atatürk Havalimanı terminal işletmesi ihalesi, iç hatlar binasını da içerecek şekilde yenilenmişti.
10 Haziran 2005 tarihinde yapılan ve işletim süresi bu kez 15,5 yıl olan ihaleyi, KDV dâhil 2,95 milyar USD teklif veren TAV kazanmıştı.
Bir başka deyişle TAV, Atatürk Havalimanı terminallerini 2021 yılının Ocak ayına kadar işletecek ve bu iş için devlete her yıl KDV dâhil yaklaşık 190 milyon USD kira ödemesi yapacaktı.