Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmaları yapması karşısında Avrupa Birliği’nin (AB) bir takım yaptırımları gündemine aldığı bildirilmişti.
AB Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic, “AB Konseyi’nin Haziran ayında yaptığı görevlendirme doğrultusunda, AB Komisyonu ve Dış İlişkiler Servisi olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine karşı tedbirler içeren seçenekleri AB Konseyi’ne sunduk.” ifadesini kullanmıştı.
Söz konusu tedbirler arasında bulunan, “Türkiye ile AB arasında devam eden havacılık anlaşması müzakerelerinin askıya alınması” ifadesi, ülkemizdeki havayollarının bu gelişmeden olumsuz etkilenip etkilenmeyeceği sorusunu ön plana çıkardı.
AB ile Türkiye Arasındaki Yatay Havacılık Anlaşması
Alınması muhtemel bu kararın ne anlama geldiğini daha iyi kavramak için, 2010 yılına gitmemiz gerekiyor.
Yıllar boyunca gündemde olan, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki sivil havacılık yatay anlaşması, Türkiye ve AB Komisyonu tarafından 2010 yılının Mart ayında parafe edilmişti.
TBMM tarafından onaylanmasının ardından resmen imzalanarak yürürlüğe girmesi beklenen anlaşmanın ardından, Türkiye ile AB arasındaki havayolu trafiği açısından enteresan bir dönem başlamış olacaktı.
AB üyesi herhangi bir havayolu şirketi, birliğe üye herhangi bir ülkeden Türkiye’ye serbestçe uçuş yapma hakkına sahip olurken, Türk taşıyıcılar AB içerisinde benzer bir serbestliğe sahip olamayacaklardı.
Yani mesela Türk Hava Yolları, Atina-Münih arasında sefer yapamayacak; ama Lufthansa rahatlıkla Londra-Antalya seferi yapabilecekti.
Söz konusu sivil havacılık yatay anlaşması, Türkiye ile AB’nin 26 üyesi arasında geçerli; zira Kıbrıs Rum Kesimi, bu anlaşmanın dışında tutulmuştu.
Ancak süreç beklendiğinin aksine son derece yavaş ilerledi.
AB üyeleri, Türkiye ile 2010 yılında imzalanan sivil havacılık anlaşmasının yürürlüğe girmesi için AB Komisyonu’na ancak iki yıl sonra; 2012 yılının Mart ayında yetki verdi.
Doğrusunu söylemek gerekirse, o tarihten sonra da bu anlaşma kendisine bir daha pek ön planda yer bulamadı.
Yatay Anlaşma, Kapsamlı Hava Ulaştırma Anlaşmasına Dönüştü
Taraflar arasındaki yatay anlaşma görüşmelerinin çıkmaza girmesi üzerine bu konu rafa kaldırılırken, bunun yerine bir “kapsamlı hava ulaştırma anlaşması” (Comprehensive Air Transport Agreement) yapılması gündeme geldi ve bu yönde müzakereler başladı.
2016 yılının ortalarındaki bu karar değişikliği sonrasında, Türkiye ile yapılacak görüşmelerin tamamlanabilmesi için AB Komisyonu’na dört sene mühlet verildi.
Bu görüşmelerin nihaî hedefi, yatay anlaşma ile çok benzerdi.
Türkiye ile birlik üyesi devletler arasındaki münferit havacılık anlaşmaları yerine, genel tek bir anlaşma imzalanacaktı.
Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, kapsamlı hava ulaştırması anlaşmasına yönelik çalışmalarda da pek bir ilerleme kaydedilemedi.
AB’nin Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları çerçevesinde gündeme getirdiği ve müzakerelerin durdurulacağını belirttiği havacılık anlaşması, işte bu anlaşma.
Yani neticede, AB Konseyi’ne sunulan yaptırım önerileri kabul edilip devreye girse bile, Türkiye ile AB arasındaki mevcut havayolu faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyecek herhangi bir durum söz konusu değil.
Zira Türkiye ile bir çok Avrupa devleti arasında zaten uçuş hakları bakımından son derece özgür anlaşmalar yürürlükte bulunuyor.