Stres terimi uzun süredir çok yaygın olarak kullanılmakla birlikte tek ve yeterli bir tanımı yapılamamıştır.
Stres kavramı, Latince ‘de “Estrica”, eski Fransızca ‘da “Estrece” sözcüklerinden gelmektedir.
Kavram 17. yüzyılda felaket, bela, musibet, dert, keder, elem anlamlarında kullanılmıştır.
18. ve 19. yüzyıllarda ise kavramın anlamı değişmiş ve güç, baskı, zor gibi anlamlarda objelere, kişiye, organa veya ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmıştır.
Kavramı 1930’lu yıllarda ortaya atan Macar kökenli Kanadalı endokrinolog (iç salgı bezleri doktoru) Hans Selye, stresi, “organizmanın her türlü değişmeye özel olmayan yaygın tepkisi” olarak tanımlamıştır.
Sadece insanlarda değil, bitkilerde ve hayvanlarda da görülebilen stres, aslında bedenin – organizmanın- bir tepkisidir.
Yani stres fiziksel bir durumdur ve fizyolojik bir tepki meydana getirmektedir. Buna göre stres endişe, kaygı, depresyon veya engellenme değildir. Kaygı stresi hızlandırabilir, fakat stresin kendisi değildir.
Geç kalındığında kırmızı ışıkta durmak zorunda kalınması stres değildir, bir uçuşu kaçırmamak için koşuşturmak, kabin içi anonsları doğru yapmak için uğraş vermek veya gelen yolcuları yönlendirmek stres değildir.
Stres, bedenin olaya yanıtıdır ve tüm meslek gruplarında görülmektedir.
Çalışan, duygusal ya da fiziksel durumuna karşı olası bir tehdit sezdiğinde vücudunda ya da beyninde bir tepki oluşmaktadır.
Stres en uç noktada kalp, solunum sistemi ya da karaciğeri etkileyebilir. Ayrıca stres kaygı, huzursuzluk, gerilim gibi psikolojik tepkilere veya alerji, çarpıntı, baş ağrısı gibi bedensel tepkilere yol açabilir.
Stresi başlatan çevresel uyarıcı etkenlere stres yapıcı; stresör denir. Stres, canlıların biyolojik işlevlerinin hemen hemen bütün yanlarını etkileyebilecek, dizili domino taşlarına tek bir dokunuş gibi, başlatıcı bir etken olabilir.
Yüksek kolesterol, kan şekeri dengesizlikleri, hormonsal dengesizlikler, yetersiz beslenme, depresyon (ruhsal çöküntü), yiyecek alerjileri ve hassasiyetleri kişilerde iç etkenli stres sebebidir.
Aşırı çalışmak, sigara ve alkol kullanımı, duygusal sorunlar, boşanma, ayrılma, aile sorunları, yas, hava kirliliği, fazla margarin kullanımı ve güneşte aşırı kalmak dış etkenli stres sebebidir.
Çalışanda bu gibi durumları tespit edebilmek için pilotluk gibi bazı meslek gruplarında her altı ayda bir sağlık kontrolü gerçekleşmektedir.
Örneğin uçuş sırasında pilotun kan şekerinin aniden düşmesi istenmeyen bir durumdur ve hem personelin hem de yolcuların uçuş emniyeti açısından havayolu şirketlerince kabul edilemez.
Öte yandan kişinin psikolojik varlığının, kendine olan güven ve saygısını tehdit eden bir uyarım onda bir zorlanma, diğer bir deyişle stres yaratabilir.
Örneğin kokpitteki iletişim kalitesinin istenilen seviyede olamaması, kabin memurlarının amirler tarafından yıkıcı eleştiriye maruz kalmaları ve benzeri yaşantılar uzun sürdüğünde çalışanda ruhsal zorlanmalar ortaya çıkabilmektedir.
Özetle yoğun stres yaşandığında şu durumlar görülebilmektedir:
- Kişinin azaltılamayan bir stresi vardır
- Hapsolmuş gibidir
- Aile, iş, arkadaş gibi ilişkilerinde büyük sıkıntı yaşamaktadır
- Tatsız, sıkıcı, hoş olmayan işlere girişir
- Sürekli “zaman” sıkıntısı yaşar, eldeki kısıtlı zaman içinde çok fazla şey yapması gerektiğine inanır
- Her şey için endişe duyar
- Sağlık alışkanlıkları kötüdür
- Dengesiz beslenir, sigara kullanır, sporla arası hoş değildir
- Hayat etkinlikleri tek yanlıdır, yani ya hep çalışır ya da hep gezer
- Boş zamanlarını iyi değerlendiremez
- Planlı işlerden hoşlanmaz
- Hayır demesini bilmez, duygularını ortaya koymaktan kaçınır
- Baskılı ya da stresli durumları pasifçe kabullenir, sessizce acı çeker
Dolayısıyla hayat kalitesi ve iş verimi düşer. Bu gibi durumdaki kişilere, profesyonel yardım alması tavsiye edilir.