Münih Havalimanı sık sık aldığı ödüllerle gündeme gelir.
Mesela, sektörde en fazla tanınan değerlendirme kuruluşu Skytrax’e göre Münih Havalimanı, Avrupa’nın en iyi ve dünyanın en iyi yedinci meydanıdır.
Münih, son 14 yılda tam 12 kez Avrupa’nın en iyi havalimanı seçilmiştir.
Terminal binasının önünde halkın katılımına açık çeşitli etkinlikler gerçekleştirilir.
Kimi zaman büyük bir havuz kurulur ve içinde sörf yapılır, kimi zaman ise bir ip gerilir üzerinde cambazlar dolanır.
Her yılın sonuna doğru kurulan Noel Pazarı ise adeta bir gelenek halini almıştır.
Gelgegelim, işin aslını ve/veya Münih Havalimanı’ndaki Terminal 1 ve Terminal 2 ayrımını bilenler için durum hiç de böyle değildir.
Terminal 2 adeta ışıldarken, Terminal 1’deki durum geri kalmış bir üçüncü dünya ülkesini andırmaktadır.
Münih Havalimanı: İki Ayrı Dünya
İki senelik bir aranın ardından geçtiğimiz günlerde yolumuz yine Münih Havalimanı’na düştü.
Durumda bir değişiklik yoktu.
Yolcu deneyimi açısından bir çok sıkıntıyı barındıran süreç daha ilk olarak uçaktan inerken başladı.
Uçağımız bir körüğe yanaştı. Körükten ilerledik, karşımıza çıkan yürüyen merdivenden aşağıya indik.
Terminal binasının içine girmeyi beklerken, aşağıda bizi bir sürpriz karşıladı:
Körüğün sonunda terminal binası değil, yolcuları terminale götürmek için bekleyen otobüsler bulunuyordu.
Bu sıra dışı uygulamayla ilk kez karşılaşmıştık.
Sıkış tıkış bir biçimde terminale, pasaport kontrol noktasına götürüldük.
İki-üç tane pasaport polisi, son derece ağır bir biçimde kontrol işlemlerini yapıyordu.
Sıra bize geldiğinde kuyrukta geçirdiğimiz süre 45 dakikayı bulmuştu.
Bu duruma sinirlenen Amerikan vatandaşı bir yolcu, pasaport polislerine “Burası ne biçim 5 yıldızlı havalimanı?” şeklinde sertçe çıkıştı.
Polisin cevabı ise trajikomikti:
“5 yıldızlı olan Terminal 2, burası Terminal 1.”
Bunun üzerine yolcu, “Burası kaç yıldızlı?” diye sordu.
Dayanamayarak ben araya girdim:
“Burası tek yıldızlı!”
Polis buna karşılık olarak kendi dilinde bir şeyler söylenmekle yetindi.
Münih dönüşünde ise durum, yolcu deneyimi açısından daha da kötüydü.
Kalkış saati 10:00 olan uçuşumuz için check-in işlemimizi tamamlayıp pasaport kontrolü kuyruğuna girdiğimizde saat 08:15’ti.
Sadece iki pasaport polisinin çalıştığı kuyrukta aynı anda, aralarında American Airlines, Delta, Türk Hava Yolları ve Emirates gibi dünyanın önde gelen havayollarının da bulunduğu çok sayıda şirketin yolcuları bulunmaktaydı.
Kuyruk uzadıkça uzadı. Sıra bir türlü ilerlemiyordu. Sinirler gerildi. Yolcular ile yer hizmetleri görevlileri arasında sert tartışmalar yaşanmaya başlandı.
Yer hizmetleri görevlileri haklı olarak şikâyetlerin polise yöneltilmesini istiyordu.
Sıra bize geldiğinde polise durumla ilgili şikâyetimi ilettim.
Karşılığında aldığım cevap ise beni hiç şaşırtmadı:
“Ne yapabilirim; bunu şu anda düzeltmem mümkün mü?”
Kendisine bugünün geride kaldığını, sonraki günler için bir şeyler yapması gerektiğini söyleyip ilerlediğimde saat 09:45’i göstermekteydi.
Yani Münih Havalimanı Terminal 1 binasındaki pasaport kontrolü için tam 1,5 saatimizi kaybetmiştik.
Uçağımıza binmek için ilerlerken karşılaştığımız diğer bazı görevlilerden, bu durumun haftalardır sürdüğünü öğrendik.
Havalimanına sabah çok erken saatte kahvaltı etmeden gelmiştik. Planımız, havalimanında bir şeyler atıştırmaktı. Ancak vaktimiz kalmadığından doğruca uçağa koştuk.
Biz zamandan kaybederken, havalimanı işletmesi de biz ve bizim gibi daha yüzlerce yolcuya yapacağı yiyecek-içecek ve duty-free satışından olmuştu.
İşletmeci firmaya tavsiyemiz, havalimanının sadece Terminal 2’den ibaret olmadığını hatırlamaları ve Terminal 1’deki son derece kötü durumdaki yolcu deneyimini geliştirmek için çaba harcamaları yönünde olacak.
Hem yolcu memnuniyeti artar, hem de havalimanı kazanır…