Havacılık tarihi ülkemizde maalesef pek gelişememiş; ne mekteplisi ne de alaylısının katkı verdiği ama öte yandan son derece mümbit bir alan.
Bugüne değin bir elin parmağını geçmeyen koleksiyoncu ve meraklı dışında kimsenin girmeye pek niyetli olmadığı bu alanda son yıllarda güzel verimler de olmuyor değil.
Bu verimlerden biri de yayın dünyasının yeni isimlerinden Ketebe Yayınları etiketiyle okuyucu ve meraklılarla buluşan Arif Emre Gündüz imzalı Türk Kartallarının Doğuşu adlı ve Osmanlı’da Havacılığın Kısa Tarihi alt başlıklı eser.
(ISBN: 975-2482784)
Ekler hariç 9 bölüm olarak yapılandırılan eserin yazarı da eserin girişindeki kısa biyografiden anladığımız kadarıyla havacılığın ne mekteplisi ne alaylısı bir isim.
Buna karşın, böylesi önemli bir eseri vücuda getirmesinin ise hayli takdire değer bir girişim olduğunu belirtmek gerek.
Zira, özellikle Türk havacılık tarihi bağlamında, elimizdeki bir avuç eserin 1950’lerden ötesine ilişkin bilgi içermemesi göz önünde bulundurulduğunda, Türk havacılık tarihi yazımı açısından tabiri caizse karanlık bir çağ hüviyetinde olan Osmanlı’nın son dönemine ilişkin havacılık hikayemizin anlatıldığı eser eleştirilebilecek birkaç husus haricinde hiç kuşkusuz heyecan verici.
Kronolojik bir bölümlendirme yapılmadan büyük oranda birbiriyle teğet geçen olaylar ve kişiler üzerinden eldeki malzemeye göre yapılandırılmış izlenimi veren ve hem geleneksel tarih yazımı hem de özellikle havacılık tarih yazımı bağlamında popüler bir yaklaşım olan ve “ilk”ler ile “en”ler üzerine kurulan bir yaklaşımın benimsendiği eserin giriş bölümünde bu yaklaşıma örneklik edecek şekilde; “İbn-i Firnas, El-Cevheri, Hezarfen Ahmed Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi gibi dehalardan bahsetmeden havacılık tarihinin anlatılması haksızlık olurdu. (s.13)” ifadesiyle tarih yazımında bu yaklaşıma paralel bir izlek kurulmuştur.
Osmanlı’da Havacılığın Başlangıcı adlı ilk bölüm, Osmanlı’nın son dönemlerinde havacılıkla ilgili balon uçuşları, İstanbul’da yabancı pilotların gerçekleştirdiği uçuşlar ile havacılık faaliyetlerinin ve kuvvetlerinin teşkilatlanmasına yönelik girişimleri özetlemektedir.
Buna göre, Baron Pierre de Caters ile Mösyö Louis Bleriot’un İstanbul’da gerçekleştirdikleri uçuş denemeleri büyük beğeni toplamıştır.
Bölümün ilginç bir kısmı ise, ilkleri öne alan tarih yazımı anlayışını vurgulayacak biçimde Dünyanın İlk Esir Pilotu adı altında başlıklandırılan ve Trablusgarp Savaşı sırasında Osmanlı askerilerine esir düşen İtalyan pilot Rişard Moizo’nun hikâyesidir.
Bu bölümde, dikkat çeken ve fakat önceden beri Süreyya (İlmen) Paşa’nın hatıralarının havacılıkla ilgili kısımlarını naklettiği Türkiye’de Tayyarecilik ve Balonculuk Tarihi adlı eseri sayesinde bilinen havacılık teşkilatlanmasına dair yazar, İlmen’in naklettikleri dışında pek de yeni bir şey söylememektedir.
Bölümle ilgili vurgulanması gereken bir diğer önemli husus ise, yazarın Sultan II. Abdülhamid’i balonculukla ilgili faaliyetler kapsamında “Bahriye Nezareti müşavirlerinden Almanyalı Ferîk Schtharke’yi görevlendirmesi (s.23)” hususuna aşırı önem atfedip II. Abdülhamid’i Türk Havacılığının Kurucusu şeklinde nitelendirmesidir.
Avrupa’dan Alınan Uçaklar adlı ikinci bölümde, daha ziyade Trablusgarp Savaşı sonrası hava kuvvetlerini teşkil eden Osmanlıların hava gücünün farkına vararak Avrupa’nın çeşitli devletlerinden uçak teminine giriştikleri anlatılmaktadır.
Buna göre, savaşın ardından söz konusu temin hususunda o dönem havacılık alanında Avrupa’nın en önemli ülkelerinden olan Fransa ile irtibata geçilerek uçak temin edilmiştir. Ancak, ilerleyen yıllardan I. Dünya Savaşı rüzgarlarının esmeye başlaması ve Osmanlıların Almanya ile ittifaka girmesi sonucu Alman uçaklarının temininin başladığı belirtilmektedir.
Kitabın en ilgi çekici ve havacılık tarih yazımı bağlamında da daha önce pek üzerinde durulmamış meselelere eğilen bölümü Tayyare Mektebi adlı üçüncü bölümdür. Bölümde Osmanlı’da hava kuvvetlerinin teşkilatlanması sonrası ihtiyaç duyulan pilot gereksiniminin giderilmesi noktasında bir tayyare mektebi kurulması girişiminin bahse konu olduğu ve fakat o dönem mali darboğaz sebebiyle bu fikirden bir süreliğine vazgeçilerek Avrupa’daki Fransa ve Almanya gibi ülkelere öğrenci gönderilmesi yönteminin tercih edildiği arşiv belgeleri ile desteklenerek detaylandırılmaktadır.
Bu gelişmelerden sonra Süreyya (İlmen) Paşa tarafından yapılan incelemelere müteakip Küçükçekmece-Yeşilköy hattında bir tayyare mektebinin kurulmasına ve bu hususta Küçükçekmece’de âtıl durumdaki bir kibrit fabrikasının bu okula tahsis edilmesine karar verildiğini yine arşiv belgelerine dayalı olarak öğrenmekteyiz.
İlk Uzun Menzilli Uçuşlar-İlk Hava Şehitlerimiz adlı dördüncü bölüm ise, daha önce zikredildiği gibi eserin ‘ilk’ler yaklaşımına uygun bir biçimde hem akademik hem de popüler havacılık tarih yazımında çokça konu edinilen İstanbul-Kahire Seferi ile bu seferde şehit olan Osmanlı havacılarını ele almaktadır. Söz konusu sefere ilişkin bilgilerle birlikte İttihat ve Terakki Hükümeti’nin bu sefere verdiği destek vurgulanırken; seferin neden ve nasıl başarısızlığa uğradığı ve hava şehitleri için dikilen anıta ait bilgi ve fotoğraflara da yer verilmiştir. Dikkat çeken bir husus ise, bölümle ve bölüm ele aldığı konunun bağlamıyla pek ilgili olmamasına karşın 101. sayfada Francesco Zambecari’nin balon planının görseline yer verilmesinin hem okuyucunun dikkatini hem de eserin akışını bozacak nitelikte olmasıdır.
Eserin Yardım Kampanyaları adlı beşinci bölümünde, halkın ve şahısların yardım amaçlı uçak alım kampanyaları ile ilgili bilgilere ve belgelere yer verilirken; Balon ve Zeplinler adlı altıncı bölümde, ise Osmanlı topraklarında uçuş yapmış balonlar ile zeplinlerin bu uçuşlarına dair bilgilere ve görsellere yer verilmiştir.
Bu noktada, söz konusu iki bölümün özellikle hacim bakımından diğer bölümlere nazaran hayli zayıf kaldığı ve özellikle altıncı bölümün ise eserin genel gidişatını ve kronolojik yaklaşımını zayıflatacak biçimde kurgulandığını belirtmek gerekir.
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Hava Kuvvetleri adlı izleyen bölümde ise, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda hava savaşına giriştiği cephelerden olan Kafkas, Irak, Çanakkale ve Süveyş Kanalı cephelerindeki durumu ile ilgili olarak geniş çaplı bilgi ve fotoğrafa yer verilmiştir. Özellikle bu bölümde, başlıkta vurgulamaya çalıştığım üzere kısa bir tarihi anlatı inşasıyla birlikte yer verilen zengin fotoğraflarla görsel bir tarihsel panorama da çizilmiştir. Bu vesileyle eserin başlığının içeriğinin-en azından görsel-pek vurgulayacak nitelikten uzak olduğu söylenmelidir.
İstanbul Hava Bombardımanı Altında adlı sondan bir önceki bölümde, I. Dünya Savaşı’nda düşman hava kuvvetlerinin İstanbul’a yönelik hava taarruzları ile bu taarruzların yarattığı yıkımlar ele alınmış ve konu ile ilgili arşiv belgelerine yer verilmiştir. Nihayet eserin dokuzuncu ve son bölümü ise, Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda görev yapan ve Binbaşı rütbesindeyken uçağının düşmesi sonucu şehit olan Tayyareci Mehmet Fazıl beye ayrılmıştır.
Eserin bölümlerine ilişkin değerlendirmelerin yanında, eserin geneline ilişkin de birtakım çıkarımlar yapılabilir; bu doğrultuda eleştiri ve önerilerde de bulunulabilir.
İlkin, eserin yoğun ve hayli özgün bir arşiv materyaline dayandığı ve söz konusu bu arşiv malzemelerinin Türkçe transkripsiyonuna yer verdiği bu bağlamda da yerli yazındaki havacılık tarih yazımı bağlamından müstesna bir girişim olarak yerini aldığı söylenebilir.
Söz konusu arşiv belgelerine benzer şekilde daha önce vurgulandığı gibi eserde yoğun bir görsel malzeme kullanımı da söz konusu olmakla birlikte, bu kullanım eserin arşiv zenginliğine görsel bir özellik de katmıştır.
Buna karşın, görsel kullanımı hususunda eleştirilebilecek hususlar da bulunmaktadır. Örneğin, çalışmanın başlarında yer verilen birkaç fotoğrafa ilişkin tanımlayıcı bilgi verilmemiş, eser içinde kullanılan neredeyse tüm fotoğraflar ve görsel materyaller için ise herhangi bir kaynak belirtilmemiştir.
Dahası, birçok görsele yer verilmesine karşın bu görsellere metin içinde bahisle herhangi bir referans da verilmemiştir.
Son olarak, eserin Türk havacılık tarihinde oldukça az bilinen bir dönemine ışık tutması vesilesiyle okuyuculara faydalı olacağını belirtmek gerekmektedir.