Dünya havacılık sektörü tarihinin en büyük krizini yaşıyor.
Havacılık sektörünün 2020 yılı ciro kaybının 300 milyar USD’yi aşması bekleniyor.
Bunun sebebi ise Coronavirus salgınının havacılığa ağır etkilerinin en az altı ay gibi uzun bir süreye yayılması.
Sadece ikinci çeyrekte dünya genelinde toplam nakit kayıplar 61 milyar USD. Nakit akışı havayolları için hayati önem taşımakta. Havayolu sektörü çok yüksek seviyelerde sabit giderleri (high fix cost ratio) olduğu için likiditenin de bir o kadar önemi var.
Bu krizin şimdiye kadar olan küresel krizlerden en büyük farkı, krizin dünya geneline yayılması ve bunun maalesef eş zamanlı bir şekilde olmaması, yani her bölgeye çok farklı zamanlarda yayılması.
Dolayısıyla yoğunluklu olarak 1. çeyrekte Çin’de yaşanan kriz, 2. çeyrekte ABD’de yaşanmakta ve 3. çeyrekte de Afrika, Latin Amerika gibi bölgelerde hissedilecek. Bu durum, krizin etki süresini oldukça uzatacak.
Tedirginlik ve korkunun da etkisinin devam edeceğini varsayarsak seyahat ekosistemi (havayolu, ulaşım kanalları, turizm, acenteler) en iyi ihtimal ile altı ay boyunca %90’a varan oranda gelir kayıpları yaşayacak.
Kriz Sürecinde Sektörde Neler Olacak?
Finansal yapısı ve nakit rezervleri güçlü havayollarının dayanma gücü bu süreçte daha fazla.
Bu ortamda 3 ay boyunca nakit girdisi olmadan (cash flow) sadece nakit rezervleri olanlar dayanabilir. İkinci 3 ayda ise bütün havayollarının ek nakit desteğe, banka kredilerine ve kamusal desteğe ihtiyacı olacaktır.
Hayatta kalmanın diğer önemli ana başlığı ise filodaki leasing oranı. Leasing uçak oranı yüksek olan havayolları uçmadığı süreçte de kontrat şartları gereği ödemelerine devam ederken, uçakları satın almış ve ödemiş havayollarının sabit giderleri çok daha düşük olacak.
Havayollarının devlet desteği almadan bu süreci 1 sene ve fazlası kendi imkanları ile finansal açıdan idare etmeleri mümkün değil.
Havayolları bu sene sonuna kadar, normal kapasitelerinin ancak %30 oranındaki bölümünü uçabileceklerini ve 2021’de %50-60 kapasite ile uçacaklarını ve tam toparlanmanın 2022’den önce olmayacağını varsayıyorum.
Likidite sorununu çözemeyen ve finansal açıdan kurtarılamayan havayolları maalesef 2020 içinde sektörden elenecekler. İflas eden havayollarının destinasyon ve slotlarını, ayakta kalan havayolları alacaktır.
Ama sektör, 2022’de bile 2019’da gördüğümüz kapasite miktarından (ASK) daha aşağıda kalacaktır.
2020 ve 2030 arasında beklediğimiz sektör konsolidasyonu 2020/2021 döneminde tamamlanacaktır ve özellikle Avrupa, Ortadoğu ve Asya bölgelerinde elemeler olacaktır. 2022’ye kadar sektör yeniden yapılanacaktır.
Krizin havayollarına pozitif etkileri de olacaktır. Şu ana kadar yapılamayan reorganizasyon ve değişiklikler bu süreçte yapılacak. Kurum kültürünün transformasyonu, personel çıkarma ve eski uçakların filodan çıkarılıp yerine maliyeti ve karbon emisyonu daha düşük uçakların alınması gibi noktalarda imkanlar olacak.
Kriz Sonrası Havacılık
Kriz sürecinde ve sonrasında uçuş hatları kademeli olarak destinasyonlar yeniden dizayn edilerek başlatılacak.
Likiditenin zayıf ve yolcu talebinin düşük olması sebebiyle, uçuşların %100 kapasite ile başlaması mümkün değil.
Bu süreçte en önemli çalışma algoritmalar ile erken-talep-indikasyonları (early demand indications) yaparak talep analizini doğru yapmak.
Bu krizde de 11 Eylül sonrası olduğu gibi, yeni uygulamalar başlatılacak (güncel test sonuçlarının dijital olarak havayoluna/gümrük polisi ile paylaşılması gibi).
Uçak koltuk konfigürasyonlarının değişme ihtimali ekonomi sınıfında yolcu bilet fiyatlarının artmasına neden olacak.
Kriz sürecinde dünya genelinde iş dünyası sanal toplantılara alışacağı için kurumsal şirketlerde yeni uygulamalar getirilerek seyahatler kısıtlanacak.
Bu durum uçaklardaki Business Class konfigürasyonlarını etkileyecek ve geniş gövdeli uçaklarda 48-50 kadar Business Class koltuğa ihtiyaç olmayacak.
Sonuç olarak korona sonrası birkaç sene boyunca dünyayı daha az uçak, daha az sefer sayısı ve daha az hava trafiği bekliyor.