Havayolu Şirketleri, Kapasite/Fiyatlama Konusunda Zorluk Yaşıyor

Bir havayolu şirketinin ticarî açıdan en önemli birimleri hangileridir diye sorsanız, hiç düşünmeden, Uçuş Ağı Planlama (Network Planning) ve Gelir Yönetimi (Revenue Management) departmanları olduğunu söylerim.

En basit bir anlatımla, nereye ve hangi kapasiteyle uçulacağına network planlama, o uçuşlardaki bilet fiyatlarına ise gelir yönetimi karar verir.

Ciddi ticarî sonuçları olan bu kararların alınmasında, bu iş için özel olarak geliştirilmiş bazı yazılımlar kullanılır.

Ve bu yazılımların karar verme algoritmasında, tarihi veriler (historical data) çok kritik rol oynar.

Gelir_Yonetimi_havayolu

Öyle ki, normal dönemde mesela THY, bundan 3-4 ay sonraki bir İstanbul – Londra uçuşunda hemen hemen kaç yolcu olacağını daha bugünden, şaşırtıcı derecede yüksek bir başarı oranıyla tahmin eder.

Özellikle çok uzun zamandır açık olan ve dolayısıyla eldeki veri miktarı daha fazla olan hatlarda başarı oranı artar.

Gelgelelim, Covid-19 salgını sebebiyle, kapasite ve fiyatlama konusunda büyük önem taşıyan işte bu tarihi verilerin anlamını yitirdi.

Network Planlama ve Gelir Yönetimi birimleri adeta karanlıkta kör ebe oynar duruma düştü.

Bırakın 3-4 ay sonraki bir uçuştaki yolcu sayısı ve gelir miktarını tahmin etmeyi, 3-4 hafta sonrası bile ön görülemez hale geldi.

Uçak bileti fiyatlarının tamamen yolcu talebi/kapasite arzı dengesine göre dinamik bir biçimde değişmesi, işi iyice çetrefilli hale getirdi.

Kimi zaman uçaklar tıka basa dolarken, kimi zamansa inanılması güç derecede düşük doluluk oranlarında kalınıyor.

Kimi zaman çok pahalı bilet fiyatları yolcuları delirtirken, kimi zamansa adeta bedavaya uçmak mümkün oluyor.

Bu dengesizlik, yolcuların hiç sevmediği ama havayollarının yıllar içerisinde başarıyla gerçekleştirdiği overbooking uygulamasını da darmaduman etmiş durumda.

Çok Fazla Noktaya Sefer Yapanlar Daha Fazla Zorlanıyor

Öncelikle, Ryanair gibi, easyJet gibi düşük maliyetli iş modelini uygulayan havayollarının bu belirsizlikten daha az etkilendiğini söyleyelim.

Teknik olarak aktarmalı yolcu taşımayan bu gibi havayolları için kapasite belirleme ve fiyatlama konusunu toparlamak nispeten daha kolay.

Lâkin THY, Emirates, Lufthansa, Air France gibi çok noktaya uçan ve yüksek oranda aktarmalı yolcu taşıyan klasik havayolları için durum çok farklı.

Bu gibi şirketler, sektörde “ileri rezervasyon” olarak adlandırılan veriyi her zamankinden daha yakın bir biçimde ve endişeli gözlerle takip ediyor.

Bir yandan mesela İstanbul – New York hattında Ekim ayına günde üç uçuş koyarken, satışların gidişatına göre o günkü iki uçuşu iptal etme ihtimalini aklından hiç çıkarmıyor.

Yolcular açısından işin daha da kötüsü, bilet satın aldıkları uçuşun yolcu azlığı sebebiyle iptal edilmesi oluyor.

Tarihi verilerin adeta çöp haline gelmesi, kısa vadede çözülecek bir sorun gibi de durmuyor.

Zira Covid-19 salgınının önümüzdeki sonbahar ve kış aylarından ne gibi bir etkiye yol açacağını henüz kimse bilmiyor.

Neticede, böylesine sıra dışı bir belirsizlik ortamında yöneticilere ve uzman çalışanlara büyük iş düşüyor.

Bilgisayar yazılımlarının ötesinde, bilgi birikimine ve tecrübeye dayalı içgüdüsel duygularla karar vermek, havayollarının bu krizden nasıl çıkacaklarını belirleyecek gibi görünüyor.