Abdullah Nergiz’in yayın dünyasının genç üyelerinden Vakıfbank Kültür Yayınları’ndan çıkan, doktora tezine dayalı Devlet Hava Yolları: Türkiye’de Sivil Havacılığın Doğuşu (1933-1956) adlı çalışması, havacılık tarihi bağlamında önemli bir katkı olması yanında uzun süredir alandaki nitelikli tarih çalışması boşluğunu yerli ve yabancı kurumsal ve kişisel arşiv belgeleri üzerinden ele alarak gideren önemli bir çalışma.
(ISBN: 978-605-7947-71-0)
Yukarıda vurguladığım üzere yazarın doktora tezine dayanan ve bu hususu yazarın kendisinin önsöz bölümünde de belirttiği üzere çalışma, oldukça titiz ve maharetli bir editoryâl süreçten geçerek kitaba dönüşmüş.
Temelde dört bölüm olarak kurgulanan eser, altından zor kalkılacak bir işi başararak 1933 ile 1956 gibi hem yazarın önsözde de isabetle vurguladığı üzere sivil havacılığın az kalem oynatılmış yıllarına değinirken hem de bunu yine çokça başvurulmamış bir biçimde arşiv verilerine dayalı olarak temellendirilmiş bir biçimde gerçekleştiriyor.
Çalışmanın yazına en önemli katkısının, akademik olarak bir elin parmağını geçmeyen eserin olduğu sivil havacılık tarihi alanının adeta karanlıkta kalmış bu dönemini belgelere dayalı olarak yeniden inşa etmesi olduğu söylenebilir.
Zira bu alandaki eserlerin daha nitelikli olanları askeri tarihe odaklanırken; sivil havacılığa ilişkin yayınlar ise akademik katkı düzeyinden hayli uzak bir görünümdedir. Bu hususta bir not düşerek yazar gibi ben de gelecekte bu ve benzeri hatta daha iyileri olmak üzere muhtemel katkıların artarak devam etmesini temenni ediyorum.
Eserin Giriş bölümünde, bir tarih çalışmasından bekleneceği üzere dönem seçimi ve yararlanılan arşiv kaynakları sarih bir biçimde açıklanmış.
Arşiv bahsinde, özellikle havacılık tarihi bağlamında daha önce kullanılmamış olan Amerikan Ulusal Arşivleri’ndeki belgelerin çalışmaya özellikle zenginlik kattığını belirtmekle birlikte, yazarın altını çizdiği üzere THY, SHGM ve DHMİ başta olmak üzere Türkiye’deki özel/kurumsal arşivlerin konuyla ilgili hemen hemen hiçbir belgeye sahip olmamasının ne kadar üzücü ve heves kırıcı olduğunu belirtmek gerekir.
Kitabın bu kısmını okuduğumda, yıllar önce okuduğum Ayhan Aktar’ın Varlık Vergisi ile ilgili bir kitabının önsözündeki şu bahis aklıma geldi. Ayhan Aktar, o dönem kapalı olan yerli arşivlerden yararlanamayınca ikame etme düşüncesiyle İngiliz arşivlerinde araştırma yaparken kendi ülkelerinin tarihlerini yazmak üzere orada bulunan eski İngiliz sömürge ülkesi vatandaşı öğrencilerden birinin kendisine; “Mr. Aktar, sizin ülkeniz bildiğim kadarıyla hiç sömürge olmadı. Peki sizin burada ne işiniz var?” diye sorduğunda zorlukla cevap verdiğini belirtir. Hazin olan, bu örnektekine benzer biçimde havacılık tarihi yazarken de halen yerli özel ve kurumsal arşivlerden yararlanamayıp yurtdışındaki arşivlere muhtaç olmamızdır. Bu bahsi kapayarak, yazarın neden kuruluş dönemini seçtiğini de özellikle 1930’lu yıllara da hâkim olan milli iktisat anlayışının bir çerçeve olarak kullanılarak dönemin incelenebileceğine ilişkin tercihi olduğunu söyleyebiliriz.
Sivil Havacılığın Doğuşu başlıklı birinci bölümde, ilk başarılı uçuş denemesini yapan Wright kardeşlerden ilk havacılık konferansına değin birçok ilk yer almakta; dahası devamında II. Dünya Savaşı sonrası sivil havacılığın yeniden regüle edilmesi ve bu bağlamda kurulan ICAO gibi örgütlere tarihsel olarak yer verilmiştir.
Türkiye’de Havacılığın İlk Yılları (1909-1929) adlı ikinci bölüm ise, bahse konu dönemde Türk havacılığında yaşanan ilkleri konu edinmektedir. Türkiye’deki ilk uçuştan, ilk Türk pilotlara, Türkiye’de faaliyet gösteren ilk yabancı havacılık işletmelerine ve özellikle de yerli olarak kurulan havacılık kuruluşlarına detaylıca yer verilmektedir. Bölümün kendi adıma en ilginç kısmı ise, tayyare ve uçak kelimelerinin etimolojik kökeninin izinin sürüldüğü kısımdır.
Türkiye’de Devletçilik Uygulamasına Geçiş ve Milli Sivil Havacılığın Kuruluşu (1930-1945) adlı izleyen bölümde, devletçilik uygulamalarının Türkiye iktisadiyatına hâkim olduğu 1930’lu yıllarla birlikte havacılık alanındaki yansımaları ele alınmıştır. Genç Cumhuriyetin milli bir havayolu kurmak için ne tür girişimlerde bulunduğu, hangi ülke ve kuruluşlarla iletişime geçtiği ve iş birliği yaptığı belgelere dayalı ve görsel bir biçimde sunulmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Kutuplaşma ve Türkiye Sivil Havacılığının Gelişimi (1945-1957) başlıklı dördüncü ve son bölüm ise, II. Dünya Savaşı sonrası başlayan soğuk savaş sürecindeki iki kutuplu dünyada Türkiye’nin siyasi ve ekonomik tarafını seçmesi sonucu oluşan dengeler ve bunun sivil havacılığın gelişimi için destek arayışlarındaki etkisini oldukça güçlü bir biçimde betimlemektedir.
Esasında, bizatihi müstakil bir kitap olarak dahi üzerinde çalışılabilecek bir konu olan Türkiye’nin Batı dünyası ile yakınlaşması sonucu gelişen havacılık ilişkileri bu bölümde özellikle yazarın Amerikan Ulusal Arşivi’nden elde ettiği ilk kez yayınlanan özgün belgelerle gözler önüne serilmektedir.
ABD’li uzmanların farklı zamanlardaki ziyaretleri ve ardından yazmış oldukları değerlendirme raporlarıyla meşru zemini oluşan bu iş birliği süreci, teknik yardım bağlamında finanse edilerek Pan Am ve TWA gibi havayolu işletmeleri yanında Westinghouse gibi müteahhitlik firmalarının da hem THY hem de havalimanı yapım ve modernizasyon projelerinde ne gibi roller üstlendiği ayrıntılı bir biçimde kurgulanmaktadır.
Son olarak, eserin arşivlerden derlenen özgün ve orijinal belgelere ekler kısmında yer verilerek içeriğinin hayli zenginleştirildiğini belirtmek ve hem yazarın hem de yayınevinin böylesi verimlere en kısa sürede yenilerini ekleyerek devam etmelerini temenni etmek istiyorum.