İnsanların, ev ve iş yerleri dışında zaman geçirebildikleri yerlere “Üçüncü Mekân” (Third Place) deniyor.

Park, kent ormanı, restoran, ibadethane, spor salonu, kütüphane, AVM gibi yerler, birer üçüncü mekân örneği olarak verilebilir.

Bunlara son yirmi yılda bir de havalimanları eklendi.

1970’lere kadar sadece birer hava ulaşım durağı niteliği taşıyan havalimanları zamanla evrilerek, bir alışveriş, ticaret ve eğlence merkezi haline dönüştü.

Dubai, Londra Heathrow, Singapur Changi, İstanbul İGA, Chicago O’Hare gibi havalimanları günümüzde artık birer küçük kent durumuna geldi.

Bu ve benzeri havalimanlarında her türlü ihtiyacınızı karşılayarak zaman geçirmeniz mümkün.

Havalimanlarını ayrıca, otoriter bir devlete benzetmek de mümkün.

Dört bir yanda kameralar ve üniformalı güvenlik personeli var. Sürekli bir biçimde kalabalığı tarıyor ve katı bir düzen anlayışı uyguluyor.

Fakat hemen ötelerinde en yeni modaların sergilendiği pırıl pırıl butikler ve gurme restoranlar yer alıyor.

Aslında terminale tam anlamıyla gergin bir atmosfer hâkim. Her hareket izleniyor, her çanta inceleniyor, sıkı kurallar devrede ama yine de altta yatan bir rahatlık ve hoşgörü akımı var.

Diğer bir yoruma göre, üçüncü mekân niteliğini taşıyacak yerler ya tamamen bedava ya da düşük fiyatlı olmalı.

Havalimanları işte bu açıdan, üçüncü mekân olma özelliğini tam anlamıyla karşılamıyor denebilir.

Bununla birlikte gerek bütçesi müsait ve gerekse kısıtlı olanlar için, havalimanlarının, ev ve iş yeri dışında zaman geçirilebilen üçüncü bir alan olduğunu düşünüyorum.

Siz ne dersiniz?