GDS_ekran

Havayolu Şirketleri Doğrudan Satış Yapamaz mı?

GDS_ekranHavayolu sektörünün önde gelen oyuncuları, elde ettikleri faaliyet kârı açısından mukayese edildiğinde, durumun havayolu şirketleri açısından hiç de iç açıcı olmadığı görülür.

Havalimanı işletmecileri, rekabet seviyesinin nispeten düşük olduğu şartlar altında %20’ye varan kâr marjı elde ederken, havayolu şirketleri faaliyetlerine neredeyse hiç kâr etmeden devam etmektedir.

Uçak bileti satın almak isteyen yolcular ile havayolu şirketleri arasında çok uzun yıllardır kendilerine kadim bir yer edinmiş genel dağıtım sistemleri de (GDS), yine sektörün yüksek kâr marjıyla çalışan bir diğer aktörüdür.

1960’lı yılarda American Airlines bünyesinde Sabre ile başlayan bu uygulama, United Airlines’ın Apollo adlı sistemiyle hız kazanmış, 1980’li yıllarda da Avrupa genelinde kurulan Amadeus ve Galileo ile tüm dünyayı etkisi altına almıştı.

Havayolu Şirketleri Doğrudan Satış Yapamaz mı?

Havayolu şirketlerini yolcular nezdinde tüm dünya çapında erişilebilir hale getiren GDS’ler, on – onbeş yıl öncesine kadar son derece faydalı bir aracı olarak kabul edilmekteydi.

Ancak 1990’lı yılların başında ticarî kullanıma açılan internetin hızla yaygınlaşması ve özellikle düşük maliyetli taşıyıcılar tarafından yolculara aracısız bir biçimde, doğrudan ulaşmanın bir yolu olarak kullanılmaya başlanması, GDS’lerin havayolu sektöründeki rolünü sorgulanır hale getirdi.

Özellikle de maliyet açısından.

Zira günümüzde, havayolu şirketleri tarafından GDS’lere yılda yaklaşık 7 milyar USD gibi, bir hayli yüksek bir miktarda ödeme yapılıyor.

Buna ilaveten GDS’leri zor durumda bırakan bir diğer gelişme, unbundling, yani daha çok kâr sağlamak amacıyla bir ürünün parçalarının ayrı ambalajlar içinde satışa sunulması uygulamasının sektör geneline yayılması oldu.

Havayolu şirketleri artık özel yemek, bagaj, daha konforlu koltuk, öncelikli boarding, internet bağlantısı gibi bir çok unsuru, yolcularına ayrı ayrı satabilir olmanın peşinde.

GDS’lerin mevcut teknolojileri ise buna pek imkân vermiyor.

IATA’nın önderliğinde başlatılan ve New Distribution Capability adı verilen inisiyatif, havayolu şirketlerinin bir aracıya ihtiyaç duymadan yolcularla ve acentelerle doğrudan temas kurmasını hedefliyor.

Bu girişimle ilgili yol haritası, 16-18 Ekim 2012 tarihlerinde Abu Dabi’de yapılacak World Passenger Symposium’da tanıtılacak.

Hatırlanacağı üzere; IATA’nın “Airlines International” adlı dergisinin Şubat-Mart 2012 sayısında yayımlanan bir makale, özellikle Sabre tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştı.

Makalede özetle, GDS’lerin tekelci güçleri sebebiyle modern teknolojiye ayak uydur(a)madığı ve ürününü unbundle ederek yolcusuna sunmak isteyen havayolu şirketleri için frenleyici rol oynayarak gelir kaybına yol açtığı tezi işleniyordu.

American Airlines ve US Airways’in, Sabre ve Travelport aleyhine açmış oldukları davaların önümüzdeki aylarda görülmeye başlanacağını da ekleyelim.

Neticede; yakın bir gelecekte, sektörde mevcut olan havayolu şirketi – GDS – (acente) – yolcu şeklindeki ilişkinin GDS ayağının büyük oranda devre dışı kalma ihtimali muhtemel görünüyor.

Bu durum gerçekleşirse, havayolu şirketleri tarafından yolculara yapılan doğrudan satış ve CRM uygulamalarının büyük bir aşama kaydedeceğini düşünüyoruz.


Posted

in