“In the long run, we are all dead.”
Keynes bu lafı biz Türkler için mi söylemişti acaba?
Hayır.
Keynes bu sözü, Adam Smith’in ekolünden gelen “Klasik İktisat” teorisyenlerinin uzun vadede piyasaların kendi kendine dengeye geleceği yönündeki iddialarına karşı söylemişti ve bu sözü söylemekteki maksadı farklıydı.
Ama sanki uzun vadeli hiç bir plan yapmamak, sadece bugünü ve çok yakın geleceği düşünüp ona göre hareket etmek, tabir-i câizse “günü kurtarmak” bizlerin adeta hayat tarzı haline gelmiş durumda.
Milliyet Gazetesi’nin arşivinde bir hayli dramatik bir habere rastladım.
Haber 6 Aralık 1972 tarihine ait. 13 yıl sonra, yani 1985 yılında Yeşilköy Havalimanı’nın nasıl olacağına dair bilgiler ve bir kroki bulunuyor.
Habere göre havalimanının yeniden yapılandırılması projesi 1968 yılında, şu anki 18-36 pistinin yapımıyla başlamış.
Söz konusu pist 1972 yılında tamamlanmış.
1985 yılına kadar açılacak dört terminalle birlikte havalimanının yıllık yolcu kapasitesi sadece 20 milyon olarak planlanmış. Hem de planın 20 yıllık bir genişlemeyi kapsadığı iddia edilirken.
Yeşilköy Havalimanı’nın durumuyla ilgili arşivde çok şey var.
Türkiye’nin özellikle 1970′lerin sonuna doğru içerisinden geçtiği zorlu sürece paralel olarak, ülkenin en büyük havalimanı bir hayli kötü durumdaymış.
Onlara burada değinmeye gerek yok.
Neticede 20 yıllık bir büyüme planı dahilinde değerlendirilerek yapılan yeni terminal binası, kısa bir süre sonra yetmez oluyor.
1990′larda bir kez daha yeni bir dış hatlar terminalinin inşasına başlanıyor ve 2000 yılının Ocak ayında hizmete açılıyor.
Ama onun da yakın zamanda yetersiz hale geleceği aşikâr.
Aynı anda kullanılamayacak kadar bir birine yakın şekilde inşa edilen 18-36 pistlerinden, havalimanının çevresindeki kaçak yapılaşmadan hiç söz etmiyoruz bile.
Oysa 4,5 milyon nüfuslu Singapur’un havalimanı Changi’ye bir bakalım.
Changi’nin mevcut yolcu trafiği 37 milyon, toplam kapasite ise 70 milyon. Yani büyük bir ihtimalle önümüzdeki 15-20 yıl boyunca kafaları rahat olacak.
Darısı başımıza.
Bu noktadaki temennim odur ki, “kervan yolda düzülür” mantığı bir kenara bırakılsın ve planlı, programlı, istikbale yönelik dört başı mamur işler hayata geçirilsin.