Bundan 112 yıl kadar önce Wright Kardeşler ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinin Kitty Hawk plajında modern havacılığının doğuşunda öncülük ederken, günümüzde Amerikan havalimanları özellikle Asyalı rakiplerine karşı terminal altyapısı konusunda yarışta çok geride kalmış durumda.
Dünyanın en yoğun havalimanlarından olan Singapur Changi, terminal içerisinde yarattığı kelebek ve orkit bahçeleri ile yolcu deneyimini bir üst seviyeye taşırken, Skytrax tarafından her sene ödüller almaya devam ediyor.
Benzer şekilde Seul Incheon Havalimanı, kurduğu buz pisti ve golf sahası ile her segmentten yolcuya farklı seçenekler sunabiliyor.
Skytrax’in 2014 yılında yayınladığı “Dünyanın En İyi Havalimanları” sıralamasında en yukarıdaki Amerikan havalimanı, 30. sıra ile Cincinnati/Northern Kentucky Havalimanı olmuştu.
İlk ellide bulunan diğer iki Amerikan havalimanı ise San Francisco ve Atlanta havalimanları.
Amerikalılar, Kendi Havalimanlarından Ne Kadar Memnun?
Bir çok Amerikalı, ülkelerindeki havalimanlarının adeta başka bir çağ için tasarlandığını, terminallerin ve pasaport noktalarının çok kalabalık ve gürültülü olduğunu, güvenlik taramalarının bitmek bilmediğini ve bir çoğunun çok zayıf ulaşım bağlantıları olduğunu düşünmekte.
2013 yılında The Economist dergisi 1 milyondan fazla uçuş üzerinden yaptığı bir analizde Amerika’dan kalkan uçakların %76’sının, kalkış noktasından daha konforlu bir havalimanına iniş yaptığını ortaya koymuştu.
Bloomberg tarafından yayınlanan, Amerika ve Kanada havalimanlarının yer aldığı Havalimanı Hayal Kırıklığı Endeksi’nin zirvesinde ise, Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın da “kendimi 3. Dünya ülkesindeymişim gibi hissediyorum” sözleriyle tanımladığı New York LaGuardia Havalimanı yer almakta.
Şehrin diğer iki büyük havalimanı olan Newark ve JFK Havalimanları da yine listenin ilk beşinde yer alıyor.
New York şehrinden kalkan her dört uçaktan birinin rötarlı olarak kalktığını da hemen hatırlatalım.
Los Angeles Havalimanı’nda en çok şikayet edilen konulardan biri ise terminaller arasında yapılan yolculukların aşırı uzun sürmesi.
Bloomberg endeksinin üçüncü sırasında yer alan Washington Dulles Havalimanı’nda en çok şikayet edilen konu ise, yolcuların Midfield Concourse’lar ile Ana Terminal Binası arasında ulaşımının hala zaman zaman “Mobile Lounge” denilen araçlar ile yapılıyor olması.
Oysa 1980’lerde bu araçların, ilgili tüneller inşa edilene kadar geçici olarak kullanılacağı öngörülüyordu.
ACI Kuzey Amerika Başkanı Kevin Burke, ortalama bir Amerikan havalimanının 40 yaşında, en modern hub’ları olarak gördükleri Denver’in bile yirmi yaşında olduğunu söyleyerek, dünyanın en güvenli havalimanlarına sahip olduklarını fakat imaj problemleri yaşadıklarını itiraf ediyor.
Fakat ABD’de, havalimanlarını modernize etmek dünyanın geri kalanına kıyasla o kadar da değil. Havalimanlarına yapılacak yatırımlar genellikle şehir ve eyalet yönetimleri ve yerel hükümetler tarafından kararlaştırılıyor ve bu durum finansman araçlarına ciddi kısıtlamalar getirmekte.
Kevin Burke’e göre bu durumu tersine çevirmenin bir yolu, havayollarının nihai olarak bilet fiyatlarına yansıtıp yolculara fatura ettiği ve 2001 yılından beri 4.5 USD seviyesinde sabit tutulan Passenger Facility Charge adlı verginin artırılması.
Ancak bu fikir, özellikle sadece iç hat uçuşları yapan havayolları tarafından şiddetli muhalefete maruz kalmakta.
Her ne kadar Detroit, Flint ve Michigan gibi havalimanlarında bazı yatırımlar hayata geçirilse de, bir çoğu güvenlik tehditlerinin havalimanı planlamasında bu kadar önemli bir etken olmadığı yıllarda planlanan Amerikan havalimanlarının, ortalama olarak 15 yaşında olan Asya havalimanlarının yanında çağı yakalayamadığını söyleyebiliriz.
ABD’deki Transport Security Administration bu noktada bazı adımlar atmakta elbette; devreye alınan pre-check hizmeti bu adımlardan bir tanesi.
Pre-check programı sayesinde önceden onaylanmış yolcular güvenlik taramasından daha hızlı geçerek pasaport kontrolüne doğru ilerleyebiliyor. American ve Delta gibi önde gelen havayolları bu programın katılımcılarından bazıları.
Ancak Dubai, Singapur, Hong Kong ve Frankfurt gibi uluslararası hub’lar kadar yüksek gelir elde edemeyerek kendi yatırımlarını finanse edemeyen Amerikan havalimanlarının içlerinde bulundukları bu durumun en önemli sebebinin de, yine söz konusu bu hub’lar kadar rekabetçi coğrafi konumlara sahip olmamaları olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.
2014 yılında toplam 850 milyon yolcuyu ağırlayan Amerikan havalimanlarının, IATA tarafından 2034 yılında 1.4 milyar yolcu tarafından kullanılacağının öngörüldüğü düşünüldüğünde, genel olarak Amerikan havalimanlarına karşı yükselen memnuniyetsizlik çığlığının önümüzdeki yıllarda daha da şiddetleneceğini söylemek yanlış olmayacaktır.