1978 yılında gerçekleştirilen deregulasyon sonrasında önce ABD iç hatlarında, 1990’lı yılların başından itibaren ise Avrupa Birliği’nde gözlemlenen “düşük maliyetli taşıyıcı” devrimi, kendilerini “tam hizmet veren network taşıyıcı” olarak tanımlayan havayolu şirketlerini de kaçınılmaz bir biçimde etkilemişti.
Düşük maliyetli taşıyıcıların başvurduğu önemli pazarlama taktiklerinden bir tanesi, “unbundling”, yani daha çok kâr sağlamak amacıyla bir ürünün parçalarının ayrı ambalajlar içinde satışa sunulması yöntemiydi.
Bu yaklaşımın ardında, yolcuların temel olarak uçak seyahatini satın almak istediği ve bunun dışındaki diğer hizmetleri talep edenlerin, ilave ücret ödeyerek bunu elde edebileceği mantığı yatıyordu.
Özellikle kısa mesafeli uçuşlarda düşük maliyetli rakipleriyle rekabet edebilmek için, onların açtığı yoldan ilerlemekte olan network taşıyıcılar da zaman içerisinde, yolcularına sundukları hava seyahati hizmetini bileşenlerine ayırmaya başlamıştı.
Uçak biletinin dışındaki ürün ve hizmetlerden sağlanan bu nakit akışına, tâlî gelirler (ancillary revenue) adı veriliyor.
Farklı şirketler tarafından yapılan hesaplamalara göre, 2013 yılı içerisinde havayolu şirketlerinin tâlî gelirleri, 45 milyar USD civarına ulaştı.
Bu büyük hacmin %60’ını sadakat programları (FFP) üretirken, %25’i ilave bagaj ücretlerinden, %10’u uçuş esnasında satılan ürünlerden, %5’i ise otel, otomobil kiralama, seyahat sigortası gibi seyahatle ilgili ek hizmet satışlarından elde ediliyor.
Amerikalı Havayolu Şirketlerinin Gelir Yapısı
Zaman içerisinde özellikle ABD iç hatlarında durum öyle bir noktaya evrildi ki, bir çok network taşıyıcı, düşük maliyetli taşıyıcılardan daha fazla tâli gelir elde eder hale geldi.
Oliver Wyman web sitesinde yayımlanan ve 2015 yılı Nisan-Haziran dönemi verileri kullanılarak hazırlanan bir analizde bu durum açık bir biçimde görülüyor.
Hazırlanan grafikte, Amerikalı taşıyıcıların her uçuş başına yolculardan tahsil ettikleri ortamala gelir ve bu gelirin kendi içerisindeki dağılımı yer alıyor.
Buna göre, United Airlines, segment başına 250 USD’nin hemen üzerinde bir gelir miktarıyla, ilk sırada yer alıyor.
United’ı, 200 USD civarındaki segment geliriyle Virgin America, American Airlines ve Delta Air Lines takip ediyor.
Allegiant, Southwest, Frontier gibi düşük maliyetli taşıyıcılar ise takip ettikleri iş modelinin hakkını vererek, segment başı gelirlerini 120 USD civarında tutuyor.
Gelirlerin kendi içerisindeki dağılımı ise, yukarıda da belirttiğimiz üzere hayli ilginç.
Düşük maliyetli taşıyıcıların piri konumundaki Southwest, %3,6 oranındaki tâli gelir seviyesiyle, bu bakımdan yolcularından en az ilave gelir tahsil eden şirket konumunda.
Bilindiği üzere Southwest, bir çok rakibinin aksine, ABD iç hatlarında yolcularına ücretsiz olarak iki adet bavul taşıma hakkı sunmaya devam ediyor.
Bir diğer düşük maliyetli jetBlue için de benzer şeyleri söyleyebiliriz. jetBlue’nun tâli geli oranı sadece %4,5.
Network taşıyıcı konumundaki Delta ve American’da ise bu oranlar sırasıyla 11,4 ve 7,9.
İşin en uç tarafında, Amerika’da tâli gelir denildiğinde ilk akla gelen havayolu şirketi olan Spirit bulunuyor. Spirit’in toplam gelirinin neredeyse %40’ı, bilet fiyatı dışındaki ürün ve hizmetlerden elde ediliyor.