Internet of Things veya Türkçe’deki farklı deyişleriyle, Şeylerin İnterneti, Eşyanın İnterneti, Nesnelerin İnterneti; objelerin birbirleriyle ve çevreleriyle internet üzerinden iletişime geçerek bir veri duyma, toplama, aktarma, analiz etme ve dağıtma becerisine ulaşması anlamına geliyor.
2020 yılında, dünya nüfusunun yarısından fazlasının internete bağlı olacağı ve 1 milyardan fazla evde kablosuz internet bağlantısı bulunacağı tahmin ediliyor.
Hatta o yıla gelindiğinde, 100 milyon otomobilin internet bağlantısı bulunacağı öne sürülüyor.
Bu çerçevede, internetin gelişiminde üçüncü dalganın yaşanacağı belirtiliyor.
1990’lardaki ilk dalgada sabit altyapı üzerinden 1 milyar kadar kullanıcı, kişisel bilgisayarlarla internete bağlanmıştı.
2000’li yıllarda, mobil cihazlar sayesinde bu rakam 6 milyara kadar yükselecek.
Nesnelerin İnterneti kavramı ile birlikte, 2020 yılına gelindiğinde, 28 milyar nesnenin internete bağlanmış olacağı tahmin ediliyor. Kimi analistler, bu rakamın çok daha yüksek olacağını ve belki de 50 milyar cihazın online olacağını iddia ediyor.
Nesnelerin İnterneti kavramına en fazla yatırımın otomotiv, makina, elektronik gibi sektörler arafından yapılması bekleniyor.
“Nesnelerin İnterneti” Kavramının Havayolu Sektöründe Kullanımı
Havayolu sektörü bu işin neresinde?
SITA ve Airline Business tarafından 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, sektördeki bilişim teknolojileri yöneticilerinin ezici bir çoğunluğu, bu yeni kavramın büyük fayda sağlayacağı düşüncesinde.
Bazı havayolu şirketleri, yolcu deneyimini geliştirmeya yönelik bir takım projelere başladı bile.
Havalimanlarına yerleştirilecek sabit ekranların yanı sıra, yer hizmetleri personelinin kullanabileceği giyilebilir cihazlar, check-in, lounge, boarding, duty-free ve perakande mağazalar gibi bir çok noktada hem yolculara, hem de işletmecilere büyük kolaylıklar sağlayabilir.
Hem yön bulma, hem de alış-veriş açısından…
Uçak içerisinde ise, yerleştirilecek sensörler, her bir yolcunun yorgunluk durumunu, vücut sıcaklığı ve hidrasyon seviyesini ölçerek, ortamın buna göre anlık olarak değişmesini ve yolcu konforunun artmasını sağlayabilir.
Günümüzde yolcular, yanlarında bulundurdukları cihazlar sebebiyle, hem havayolu şirketleri, hem de havalimanı işletmecileri açısından, Nesnelerin İnterneti kavramında bir uç nokta konumunda bulunuyor.
Yolcuların izni olmak şartıyla, ilk aşamada mesela, bagajların takibi ve bağlantılı uçuşlara yetişme konusunda Nesnelerin İnterneti yoğun bir biçimde kullanılabilir.
Aktarmalı bir yolcu, aktarma yaptığı havalimanında uçaktan inip cep telefonunu açtığı anda, veya mesela Google Glass benzeri bir gözlük veya akıllı kol saati kullanıyorsa bu cihazlarına bir mesaj gönderilebilir:
“Havalimanımıza hoş geldiniz. Bir sonraki bağlantılı uçuşunu 212 no’lu kapıda. Bu kapıya yürüme süreniz yaklaşık 8 dakika. Uçağa biniş süreci başlamış durumda ve kapı, 12 dakika sonra kapanacak.”
Bir havalimanında bulunan yürüyen merdivenlerin, yürüyen bantların, trolleylerin, bagaj karuzelinin, kioskların, boarding kapılarının, bagaj bırakma istasyonlarının, tekerlekli sandalyelerin ve daha bir çok unsurun, sürekli bir biçimde internete bağlı olduğunu ve birbirleriyle haberleştiklerini düşünsenize…
Uçak içerisinde de koltuklar, ekranlar ve ikram trolleyleri benzer bir biçimde bir işleve sahip olabilir.
Ve gerek havalimanı ve gerekse uçak içerisinde bulunan bu nesnelerden elde edilecek büyük veri, hem yolcu deneyimini iyileştirme hem de işletme faaliyetlerini optimize etme yönünde kullanılabilir.
İnternetin üçüncü dönemine girerken, havayolu sektöründeki bizleri heyecanlı günler bekliyor.
Comments
2 responses to ““Nesnelerin İnterneti” Kavramının Havayolu Sektöründe Kullanımı”