Brexit, yani Büyük Britanya’nın Avrupa Birliği’nden (AB) çıkışı, son bir haftadır dünyanın bir numaralı gündem maddesi konumunda bulunuyor.
Pek ön plana çıkmasa da, Brexit’in en sarsıcı biçimde hissedileceği noktaların başında havayolu sektörü geliyor.
Küresel ekonominin devletler arası bazda en fazla regüle edilmiş sektörlerinden bir tanesi olan havayolu işletmeciliğini esnetmek hiç kolay değil.
Zaten AB içerisindeki havayolu pazarının serbestleştirilme süreci de uzun ve sancılı bir biçimde hayata geçirilmişti.
AB Havayolu Pazarının Serbestleştirilmesi
AB üyesi ülkeleri kapsayan havayolu pazarının serbestleştirilmesi, kademeli bir biçimde zamana yayılarak gerçekleştirilmişti.
1 Ocak 1988 tarihinde başlayan süreç, üç ayrı paket şeklinde, 1 Nisan 1997 tarihinde tamamlanmıştı:
1.Paket: 14 Aralık 1987’de kabul edilerek, 1 Ocak 1988 tarihinde devreye giren ilk paketle birlikte, AB havacılık pazarıyla ilgili bazı kurallar yumuşatılmaya başlanmıştı. Birlik içerisindeki uçuşlara yönelik bilet fiyatları ve kapasite ayarlamalarına devletlerin müdahale etme yetkisi nispeten kısıtlanmıştı.
2.Paket: 24 Temmuz 1990’da kabul edilerek, 1 Kasım 1990 tarihinde devreye girmişti. Bilet fiyatları ve havayolu şirketlerinin kapasite paylaşımları konularında tamamen olmamakla birlikte daha fazla serbestlik sağlanmıştı. Şirketlere, tescil edildikleri devlet ile AB üyesi diğer devletler arasında istedikleri kadar yolcu ve kargo taşıması yapma imkânı verilmişti.
3.Paket: 23 Temmuz 1992’de kabul edilerek, 1 Ocak 1993 tarihinde devreye girmişti. Havayolu şirketleri bu paket sonucunda, AB içerisinde tam kabotaj hakkına sahip duruma gelmişti. Üçüncü Paket, kendi içerisinde iki kademeden oluşmaktadı.
1.Kademe: 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren AB içerisindeki uçuşlarda havayolu şirketlerine tarife ve kapasite serbestliği getirilmişti.
2.Kademe: 1 Nisan 1997 tarihinde devreye girmiş ve havayolu şirketlerine AB içerisindeki uçuşlarda tam kabotaj hakkı tanınmıştı.
Sonraki yıllarda bu serbestlik, AB üyesi olmamalarına karşın Norveç, İzlanda, İsviçre gibi diğer bazı devletleri de içine alacak şekilde genişletilmişti.
Birlik içerisindeki havayolu pazarının serbestleştirilmesi beraberinde dört önemli fayda getirmişti:
a- bilet fiyatlarının ucuzlaması,
b- uçuş noktalarının çeşitlenmesi,
c- uçuş sıklığının artması ve,
d- AB üyesi ülkeler arasındaki hava trafik pastasının dramatik bir biçimde büyümesi.
“Düşük Maliyetli Taşıyıcılar” ve AB’nin Entegrasyonu
AB iç hat havayolu pazarının serbestleşmesiyle birlikte, “düşük maliyetli taşıyıcı” olarak tâbir edilen havayolu şirketleri hızla büyümeye başladı.
Klasik havayolu şirketlerinden farklı olarak, iş modelini tek bir merkez (hub) üzerinden “topla & dağıt” sistemi üzerine kurmayan bu şirketler, AB genelindeki bir çok farklı kente uçuş düzenler hale geldiler.
Bu iş modelini benimseyen bir çok farklı havayolu şirketi kurulmuş olsa da özellikle İrlanda tescilli Ryanair ve İngiltere tescilli easyJet ön plana çıktılar.
İkiliye sonraki yıllarda, Macaristan tescilli Wizz Air de katıldı.
Bu noktada bir örnek vermek gerekirse; İrlanda tescilli olmasına karşın Ryanair, Avrupa genelinde 84 farklı merkezde bulunuyor ve günlük 1.800’den fazla uçuşla 33 ülkeyi birbirine bağlıyor.
Serbestleşme ve buna paralel bir biçimde hızla yaygınlaşan düşük maliyetli taşıyıcılar, AB’nin kendi içerisindeki entegrasyonun en önemli motoru haline dönüştü.
Bir çok İngiliz, havayolu ulaşımının sıklaşması ve ucuzlaşması sayesinde, İspanya, Fransa, İtalya gibi ülkelerde yazlık evler satın alarak veya kiralayarak, hafta sonlarını buralarda geçirmeye başladılar.
Benzer şekilde bir çok genç hafta sonlarında Avrupa’nın farklı kentlerine seyahat eder hale geldi.
Yine doğup büyüdüklerinden farklı bir ülkede çalışmaya niyetlenenlerin de en fazla güvendiği unsurlardan bir tanesi, birlik içerisindeki yaygın ve ucuz havayolu taşımacılığıydı.
Brexit sonrası Büyük Britanya’nın AB ortak havayolu pazarından da çıkıp çıkmayacağını zaman gösterecek.
Her ne kadar işin boyutunun bu noktaya kadar varacağını düşünmesek de, böyle bir çılgınlığın yapılması halinde Büyük Britanya ülkelerinin böyle bir durumdan hem ticarî hem de eğlence anlamında ciddi oranda negatif etkileneceği aşikâr.
Brexit’in havayolu hisselerine yansıması da dramatik oldu.
easyJet hisseleri, kararın açıklanmasının ardından iki gün içerisinde %33 oranında değer kaybetti.
Ryanair’deki kayıp oranı %23’e ulaşırken, Wizz Air’de bu oran %29 mertebesinde gerçekleşti
Gerek referandum öncesinde ve gerekse sonrasında, Brexit’e en net tepkiyi koyan Ryanair oldu.
En büyük merkezi Londra Stansted Havalimanı olan şirket, 2017 yılında Britanya’daki merkezlerine yeni bir uçak yerleştirilmeyeceğini ve bundan böyle büyümenin odak noktasının AB üyesi devletler olacağını açıkladı.
ABD ile AB Arasındaki “Açık Semalar” Anlaşması
Brexit’in etkileyebileceği bir diğer konu, ABD ile AB arasında 30 Mart 2008 tarihinde devreye girmiş olan “Açık Semalar” (Open Skies) anlaşması.
Kısaca hatırlatmak gerekirse, anlaşma çerçevesinde adeta bir “transatlantik serbest havayolu sahası” oluşturulmuş; her iki tarafın havayolu şirketlerinin serbestçe hat açabilmesi, sefer sayısını ve uçak tipini değiştirebilmesi ve bilet fiyatlarını belirleyebilmesi mümkün hale getirilmişti.
Brexit sonrası Büyük Britanya’nın bu anlaşma açısından durumunun ne olacağı bir başka merak konusu.
IAG’nin Durumu Ne Olacak?
İşlerin karışacağı bir başka şirket, İspanya tescilli International Airlines Group (IAG).
Tescili Madrid’de, genel yönetim merkezi ise Londra’da bulunan IAG’nin çatısı altında British Airways (İngiliz), Iberia (İspanyol), Vueling (İspanyol) ve Aer Lingus (İrlandalı) firmaları bulunuyor.
Bugüne kadar AB çatısı altında bir arada faaliyet gösteren bu havayolu şirketlerinin bundan sonra ne şekilde bir arada çalışacağı belli değil.
Zira British Airways, AB haricindeki bir ülkede tescilli bir şirket durumuna düştü.
Single European Sky Nasıl Etkilenecek?
Single European Sky, bilindiği üzere, Avrupa Birliği (AB) hava sahasının tasarımı, düzenlemesi ve idaresinin tek elden koordine edilmesini amaçlayan bir AB girişimi.
Şimdilik merkezi Brüksel’de bulunan Eurocontrol tarafından koordine edilse de, Avrupalı devletlerin millî sınırları içerisine sıkışmış olan hava trafik kontrol düzeni kaldırılarak bunun yerine, işlevsel hava sahası blokları (Functional Airspace Bloks – FAB) oluşturulması planlanıyordu.
İşlevsel hava sahası bloklarının, hava sahasının en verimli bir şekilde kullanılmasına imkân verecek biçimde tasarlanarak, uçuş emniyeti, verimlilik ve kapasite noktalarında ciddi bir gelişme sağlaması bekleniyor.
Pek iyi, Avrupa hava sahasında son derece kritik bir rol oynayan Büyük Britanya, Brexit sonrasında burada faal rol oynamaya devam edecek mi, etmeyecek mi?
Toparlamak gerekirse; Brexit havayolu sektörü için bir çok bilinmezliği de beraberinde getirdi.
Uzun vadede ne olacağını tahmin etmek güç olsa da, kısa vadede bu işten İngiliz halkının zarar göreceği aşikâr.
Comments
2 responses to “Brexit, Havayolu Sektörünü Nasıl Etkileyecek?”