Türk Hava Yolları (THY), kış sezonundaki uçuş frekanslarındaki düşüş ve 22 noktaya olan seferi askıya alması nedeniyle, filosundaki 30 adet uçağı, havacılık tabiri ile “ground” etti.

Yani bu uçakların uçuşlarını durdurarak, park pozisyonuna aldı.

Yurt dışındaki bir çok havayolunun yaptığı gibi uçaklarını farklı noktalara dağıttı.

Bu uçaklardan geniş gövdeli olan Airbus A330-200’lerden 12’si Antalya Havalimanı’nda T2 olarak adlandırılan İkinci Dış Hatlar Terminali’nin önünde.

Uçakların bir bölümü İzmir Adnan Menderes, bir bölümü de Milas-Bodrum Havalimanı’nda.

Kalan 4 adet uçak ise, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda.

Korozyon Olacak mı?

Bu havalimanlarını sayınca akla hemen şu geliyor:

Antalya, İzmir ve Milas Bodrum Havalimanları deniz kenarında. Nem yüksek. Yağış, rüzgarın getirdiği denizin tuzlu suyu derken bu uçakta korozyona neden olabilir.

Normalde kullanılan bir uçakta meydana gelen korozyon, yatan uçağa göre çok daha az. Yüksek havanın kuru olması, sürekli bakım ve kontrol, bu derdi en aza indiriyor.

Örneğin ABD’de veya Avrupa’da uçaklar yere indirildiğinde ve uzun süre bekleyecekse, farklı yöntemler uygulanıyor.

Genellikle çölde veya çok kuru iklime sahip, park pozisyonu müsait bölgelerdeki havalimanlarına bu uçaklar gönderiliyor.

Hatta bu tür meydanlar büyük yerleşim birimlerinden uzak olmasına rağmen uzman bakım kuruluşları da havalimanları içinde yer alıyor.

Talep tekrar yükseldiğinde yatan uçakların hızla uçabilir hale gelmesi gerekiyor.

Bunu da ancak oradaki uçağı sürekli gözlemleyen, zaman zaman motor çalıştıran, sistemlerini test eden ekipler yapabiliyor.

THY Ne Düşündü?

Muhakkak ki THY bunların hesabını yapmıştır.

Eğer yapmadıysa kiralık uçakların anlaşması bittiğinde veya kontrat karşılıklı iptal edildiğinde en büyük dert, uçakları sorunsuz bir biçimde teslim edebilmek.

Mal sahibi, kiralık evlerde olduğu gibi, ‘uçağı nasıl verdiysem öyle alırım’ diyor.

Korozyon derdi geçmişteki örnekleri gibi, THY için sıkıntı olmasın?