İngiltere Başbakanı Theresa May, 29 Mart 2017 tarihinde Brexit’i resmen başlatırken, bu sürecin yaklaşık olarak iki yılda tamamlanması öngörülmüştü.
Dolayısıyla, İngiltere ile Avrupa Birliği arasında, hangi konuda ne gibi bir düzenleme yapılması gerekiyorsa, bunun 2019 yılının Mart ayı sonuna kadar gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Buna sivil havacılık sektörü de dahil.
Zaten bir çok havayolu şirketi, yaklaşan değişime karşı şimdiden tedbir almaya başladı.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği Ulaştırma ve Turizm Komitesi’nde görüşlerini dile getiren Ryanair CEO’su Michael O’Leary, gerekli hukukî altyapı çalışmalarının tamamlanmaması durumunda, 2019 yılının Mart ayı sonrasında İngiltere ile Avrupa Birliği arasındaki uçuşların durabileceğini iddia etti.
O’Leary, İngiltere ile Avrupa Birliği arasında Brexit süreci çerçevesinde imzalanması gereken ikili havacılık anlaşmasının 2018 yılının Eylül ayına kadar imzalanması gerektiğini ve taraflar arasındaki müzakerelerin hızına bakıldığında, bunun son derece güç olduğunu düşünüyor.
Ve Brexit süreci Mart 2019’a kadar tamamlanamazsa, İngiltere, ilgili anlaşmaların imzalanmasını beklemeksizin Avrupa Birliği’nden çıkacak.
Ryanair bu duruma bir önlem olarak, halihazırda İngiltere’deki havalimanlarında konuşlanmış olan uçaklarını, Avrupa Birliği bünyesindeki diğer havalimanlarına kaydıracak.
Michael O’Leary, Brexit konusunda yapılması gereken en doğru şeyin, referandumda çıkan sonucun görmezden gelinerek, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nde kalması olduğunu söylüyor.
Avrupa Birliği Ulaştırma ve Turizm Komitesi’nde konuşan bir başka önemli yönetici, IAG CEO’su Willie Walsh’tu.
Willi Walsh, İngiltere ile Avrupa Birliğinin kapsamlı bir hava ulaştırma anlaşması imzalaması gerektiğinin altını çizdi.
İngiltere’nin Brexit’ten vazgeçmesi -en azından şimdilik- çok kolay görünmüyor.
Bununla birlikte, Avrupa Birliği’nden ayrılmanın sebep olacağı yüksek maliyet, süreç ilerledikçe daha net bir biçimde görülebilir ve taraflar arasında başta sivil havacılık olmak üzere bir çok konuda mümkün olabildiğince liberal anlaşmalar imzalanarak, muhtemel zarar en aza indirgenebilir.
Tabii bu noktada Michael O’Leary’nin bir yorumunu da aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekiyor:
“Fırsatını bulduklarında Almanların ve Fransızların en severek yaptıkları iş, İngilizleri dövmektir.”