Havayolu 101’de zaman zaman değindiğimiz üzere, havayolu şirketleri kuruldukları ilk yıllardan bugüne daima, ait oldukları devletlerin uluslararası siyasetinde etkin birer araç olarak kullanılmışlardır.
Devletler arasındaki bir takım sembolik ama önemli hususlarda havayollarının tutumu, tartışma konusu olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde işte bunlardan bir tanesi, Çin ile Tayvan arasındaki anlaşmazlık sebebiyle gündeme geldi.
Bilindiği üzere Çin, 1949 yılında yaşanan kopuşa rağmen, Tayvan’ın bağımsızlığını tanımıyor. Bu yüzden, havayolu şirketlerinin bilet rezervasyon ve satış kanallarında, Tayvan’ın ayrı bir ülke olarak tanımlanmasına karşı çıkıyor.
Çin, 2018 yılının başında yayımladığı bir bildiri ile, Tayvan’a sefer yapmakta olan 44 farklı havayolu şirketini, gerekliği değişikliği yapmaları konusunda ikaz etmişti.
Bunun için tanınan süre, 25 Temmuz 2018 tarihinde bitiyordu.
Verilen mühlete kadar bu değişikliği yerine getirmeyen havayollarını Çin’in ne gibi bir yaptırımda bulunacağı ise belli değildi.
Çin’in bu talebine son ana kadar direnen, Amerikalı dört taşıyıcı oldu.
American Airlines, Delta Air Lines, United Airlines ve Hawaiian Airlines, Tayvan’ın Çin’e ait bir bölge olarak gösterimi konusundaki mühlet bitene kadar bekledi.
Ama neticede Çin’in istediği oldu ve Amerikalılar hariç tüm havayolu şirketleri, Tayvan’ı, Çin’in bir parçası gibi göstermeye başladı.
Amerikalı taşıyıcılar ise, Tayvan ve Çin ibarelerini beraberce kullanmak yerine sadece, uçuş seçenekleri arasına Tayvan’ın başkenti Taipei’nin havalimanı ve şehir kodlarını koymakla yetindi.
Tayvan’ın bu konuda yaptığı itiraz ve gösterdiği tepki yetersiz kaldı.
Çin ayrıca, kendisine ait özerk yönetim bölgeleri olan Hong Kong ve Macau’nun da havayolu rezervasyon ve satış kanllarında ayrı birer devlet olarak tanımlanmamasını istemişti.
Neticede, devletler arasında süre gelen siyasî bir konuda güç gösterisinin yapıldığı yer yine havayolu sektörü oldu.