İş modeline göre toplam içerisindeki payı değişmekle birlikte, akaryakıt giderleri, havayolu şirketlerinin maliyet kalemleri arasında açık ara en önde yer alıyor.
Günümüzde toplam maliyetler içerisinde akaryakıtın payı, network taşıyıcı şirketlerde %20 civarında seyrederken, düşük maliyetli iş modelini benimseyen havayolu firmalarında bu oran %40 mertebesine kadar yükselebiliyor.
Havayolu şirketleri için akaryakıt giderlerini diğer giderlerden ayıran en önemli husus, bu büyük maliyet kaleminin fiyatının dışsal oluşu.
Yani personel giderleri, uçak kiraları, havalimanı vergileri gibi harcamaların, öyle ya da böyle, bir şekilde kontrol altında tutulması mümkün olabilirken, petrol fiyatları tamamen dünyadaki siyasî ve ekonomik konjonktür çerçevesinde şekilleniyor.
Bu duruma karşı alınabilecek tedbir sayısı çok fazla değil.
Bazı şirketler hedging işine girip risk alırken, Delta Air Lines gibi, petrol rafinerisi satın alarak son derece sıra dışı yöntemlere başvuranlar da bulunuyor.
Dolayısıyla, petrol fiyatları ne zaman uzun soluklu bir yükseliş trendi içerisine girse, havayollarının zarar edeceği düşünülür.
Tam tersi durumda da kâr edeceği.
Petrol Fiyatları – Havayolu Kârlılığı İlişkisi
Geçen hafta IATA tarafından yayınlanan bir çalışma, petrol fiyatları ile havayollarının kârlılığı arasındaki ilişkiyi ele alıyor.
Ve söz konusu çalışma, belki de çok sayıda kişi için sürpriz denilebilecek bir sonuca varıyor:
Petrol fiyatları ile havayollarının kârlılığı arasında, sanıldığı kadar sıkı bir ilişki bulunmuyor.
IATA’nın yaptığı ve 1950-2017 yılları arasındaki dönemi kapsayan çalışmanın sonucunda hazırlanan grafiğin X ekseninde, bir varil petrolün 2017 yılı fiyatlarında göre düzeltilmiş fiyatı yer alıyor.
Grafiğin Y ekseninde ise havayollarının FAVÖK (EBIT) oranı bulunuyor.
Petrol fiyatları yükseldikçe, havayollarının kârlılığının düştüğü söylenebilirse de, bu iki unsur arasındaki ilişki (R²= %1,5) son derece zayıf.
Ama bu durumu, “petrol fiyatları havayolu şirketleri için pek de önemli değilmiş” şeklinde yorumlamak yanlış olur.
Sektörün, akaryakıt giderleri konusunda gelmiş olduğu noktayı şöyle değerlendirmek daha doğru gibi görünüyor:
Havayolu şirketleri, petrol fiyatları uzunca bir dönem nispeten yüksek seviyelerde kaldığında, artan maliyetlerini, bilet fiyatlarına aktarmakta son derece mâhir bir hale geldiler.
Akaryakıt giderleri sektördeki tüm şirketleri hemen hemen aynı derecede etkilediğinden, bilet fiyatlarındaki artış kısa bir sürede genele yayılıyor.
Bununla birlikte, ekonominin genel durumu, pazardan pazara değişen şartlar ve havayolu şirketlerinin özellikle hedging işlemini hangi fiyat seviyesinden yaptıkları (veya yapıp yapmadıkları) gibi etkenler, söz konusu petrol fiyatı – bilet fiyatı geçişkenliğinin ne kadar hızlı ve ne derecede gerçekleşeceğini belirliyor.
Ayrıca, son on yılda ABD ve Avrupa’da yaşanan sektör konsolidasyonu ve aynı dönemde havayollarının, gelir yönetimi ve kapasite ayarlaması konularında adeta birer uzman haline dönüşmeleri, bir dışsal şok niteliğindeki petrol fiyatlarının etkisini en aza indirgedi.
Neticede günümüzde, yukarıda da belirttiğimiz üzere, uzun vadede petrol fiyatları ile havayolu kârlılığı arasındaki ilişki oldukça zayıflamış durumda.