Kent içi hava ulaşımı dendiğinde günümüzde sadece helikopterlerle yapılan ve kapsamı son derece kısıtlı olan faaliyetler geliyor.
Oysa genelde drone tabanlı teknolojiler ile geliştirilen ve popüler söylemde “uçan araba” veya “uçan taksi” olarak adlandırılan araçlara ilişkin Ar-Ge çalışmaları dünyanın dört bir yanında tam gaz devam ediyor.
Eldeki bilgilere göre, dünyanın çeşitli noktalarında 200 kadar uçan taksi projesi bulunuyor.
Bunların bazılarında, Havayolu 101’de de yer verdiğimiz üzere, deneme uçuşları yapılmaya başlandı bile.
Uber firması, 2023 yılının sonuna kadar Dallas, Los Angeles ve Melbourne’de (Avustralya) kendi markası altında uçan taksi hizmeti vermeyi hedefliyor.
Alman Volocoper firmasının odağında ise Singapur, Dubai, Frankfurt, Hong Kong gibi şehirler yer alıyor.
Gelgelelim, kenti içi hava ulaşımında kullanılması planlanan drone tabanlı araçlarla ilgili sorun teknolojik olmaktan çok ilgili düzenlemelere ilişkin.
Zira ister pervaneli olsun isterse minik jet motorlu, bu araçları uçurmak pek zor değil.
Ama şehrin binalarının arasında ve üzerinde uçmaya başlayacak yüzlerce veya binlerce pilotsuz aracın hava trafik yönetiminin yüzde yüz emniyetli bir biçimde gerçekleştirilmesi, hiç de kolay görünmüyor.
Bu yüzden, denemeler, deneysel uçuş izinleriyle yapılıyor ve araçta mutlaka bir pilotun bulunması şart koşuluyor.
Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA), geçtiğimiz Temmuz ayında bu tür araçların sertikasyonuna yönelik özel şartları yayımladı.
Bundaki amaç, bir yandan deneme uçuşları devam ederken, diğer yandan da sertifikasyona ilişkin kuralların gelişmesini sağlamak.
NASA, 2020 yılında başlatacağı bir projede, insansız hava araçlarının, mevcut hava trafik kontrol sistemlerine entegrasyonunu araştıracak.
Kent içi hava ulaşımının yönetimi konusu çözülür çözülmez, uçan taksiler çok çabuk bir biçimde gündelik hayatımızın bir parçası haline gelecek.