Bayram münasebetiyle çıktığım beş günlük Orta Avrupa turunda ulaşımımızı THY’nin tarifeli seferleriyle gerçekleştirdik.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, THY’nin ikram kalitesi ve çeşitliliği, ayrıca çalışanlarının profesyonellikleri bu bölgedeki herhangi bir havayolu ile kıyas bile edilemeyecek kadar üst düzeyde.
Bununla birlikte koltuk aralıklarının ekonomi sınıfında rahatsızlık verecek kadar dar, business sınıfında ise gördüğüm kadarıyla vasat düzeyde olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim.
Belki kısa mesafe uçuşu olması belki de bayram yoğunluğu nedeniyle buna denk gelmemiz ihtimaliyle, sık uçan bir yolcu da olmadığımdan daha fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Ama koltuk aralarının genişletilmesi gerekiyor, bunu rahatlıkla ifade edebilirim. Benim gibi ortalama bir boyda ve kiloda insanın bile rahat hareket etmesi mümkün değil.
Budapeşte’de kaldığım otelin odasına bırakılan programı incelerken en arka sayfada THY reklamını görünce hem şaşırdım hem sevindim.
Benim gibiler birkaç günlüğüne bile ülkesinden ayrılsa, tanıdık bir şeyler görünce kendini ferahlamış hissediyor.
Viyana’da da hemen her seyahat acentesinin kapısında Austrian ile THY’nin ismini bir arada görmek mümkün, zaten dönerken uçuşumuzun bu iki firmanın ortak programı kapsamında yapıldığını dahili anonstan öğreniyoruz.
Zira uçağın içinde Austrian’a ait neredeyse hiçbir emare bulunmuyordu.
Son olarak, Atatürk Hava Limanı’nın pist problemi nedeniyle yaklaşık 1 saat geç kalktığımızı ve buna rağmen inebilmek için yaklaşık 20 dk. tur attığımızı söylemem gerekiyor.
Artık yeni pist mi yaparsınız, Sabiha Gökçen’i büyütür müsünüz, yoksa üçüncü havalimanı mı inşa edersiniz bilemem ama bu sorun gittikçe can sıkıcı olmaya başladı.