Merakla beklenen Tel Aviv – Abu Dabi uçuşu dün (31 Ağustos 2020) gerçekleştirildi.
İsrail’in Covid-19 krizi sebebiyle aylardır uçuş yapmayan bayrak taşıyıcı havayolu El Al’ın apar topar hazırlanan Boeing 737-900 tipi bir uçağı (4X-EHD), İsrailli ve ABD’li resmî yetkililerle birlikte yerel saatle 11:21’de Tel Aviv’den kalktı.
Uçak yaklaşık 3 saat 20 dakikalık bir uçuşun ardından, 15:38’de Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’ye indi.
Bu tarihî seferin yolcuları arasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien liderliğindeki Amerikan heyeti vardı.
Uçakta ayrıca havacılık, bankacılık, uzay gibi konularda uzman bir İsrail delegasyonu da yer aldı.
Amerikan heyeti daha sonra, Bahreyn, Fas, Suudi Arabistan ve Katar’ı da ziyaret edecek.
Seferle ilgili yakından takip edilen konulardan bir tanesi, uçağın rotasının nereden geçeceğiydi.
Resmî olarak Tel Aviv varış/çıkışlı uçuşlarda kendi hava sahasını kullandırtmayan Suudi Arabistan, El Al uçağına izin verdi.
Böylece tek bir uçuşla bir kaç kuş birden vurulmuş oldu.
İsrail – BAE ilişkilerinde yeni bir dönem açılırken, denkleme sessiz sedasız bir biçimde Suudi Arabistan da dahil edildi.
THY ve Pegasus İçin Tehdit
Daha önce Havayolu 101’de ele aldığım üzere, İsrail – BAE yakınlaşması Türkiye’yi hem siyasi hem de sivil havacılık bakımından çok yakından ilgilendiriyor.
Zira İsrailliler dünyanın dört bir yanına seyahat edebilmek için çok uzun yıllardır, özellikle THY ve yanı sıra Pegasus olmak üzere İstanbul’u bir aktarma noktası olarak kullanıyordu.
THY’nin en fazla uçuş yaptığı dış hat noktası açık arayla Tel Aviv.
Bu yüzden, Abu Dabi (Etihad Airways) ve Dubai’nin (Emirates) birer alternatif aktarma noktası olarak devreye girmesi, Türk şirketlerinin aleyhine olacaktır.
Neticede şunu bir kez daha söyleyebiliriz ki “Orta Doğu sivil havacılık pazarında kartlar yeniden dağıtılıyor!”