Zamanında, British Airways’in (BA) transatlantik hatlarından elde ettiği gelirin, toplam yolcu gelirleri içerisinde %75 gibi bir paya sahip olduğunu duymuştuk.
Bu oran bize son derece yüksek gelmişti.
Ve bu soruyu Aerlines’in LinkedIn’deki grubu üzerinden üyelere yönelttik.
En analitik cevap Marijan Dzima adlı bir havayolu sektör analistinden geldi.
Dzima, transatlantik hatlarının gelirlerini hesaplamak için Ücretli Yolcu Kilometre (RPK-Revenue Passenger Kilometer) verileri üzerinden hareket edilebileceğini belirtti.
Gerçekten de BA’in geçen yıla ait trafik raporuna bakıldığında, 2007-08 dönemine ait toplam ücretli yolcu kilometrenin yaklaşık %45′inin Amerika hatlarında yoğunlaştığı görülüyor.
Marijan Dziman’nın hesabından yola çıkarsak; BA, toplam yolcu gelirinin %45′ini transatlantik hatlarından elde ediyor.
Ama bu hesabın ne kadar sağlıklı olduğunu bilemediğimizden, sektörün diğer üyelerinin de fikrini aldık.
Söylenenlere göre, istatistikler doğru bir biçimde tutuluyorsa, RPK verileri üzerinden yapılan bölgesel gelir tahmini mümkün ve gerçeğe yakın.
Tam doğruyu vermese de, elimizdeki en somut değerler bunlar.
İşte bu noktada yeniden BA’in verilerine dönersek; söz konusu şirketinin gelirinin yarısını İngiltere ile Amerika kıtaları arasındaki seferlerden kazandığı görülüyor.
Geçtiğimiz seneden bu yana esmekte olan küresel ekonomik kriz rüzgârlarının çıkış noktasının ABD olduğunu düşünürsek, BA’in son dönemde içine düştüğü nakit krizinin sebebini rahatça anlayabiliriz.
Yaşanan hızlı daralma, 1980′lerin ortalarından beri kaymağını yediği premium yolcu pazarının BA için bu kez iki ucu keskin bir bıçak haline gelmesine sebep oldu.
Belki de yumurtaların yarısının aynı sepete konmasının kaçınılmaz bir sonucu da denilebilir.
Ticaretin temel kaidelerinden birisidir; kriz dönemlerinin riskli ve kaypak zeminine karşı şerbetli olabilmek için gelir kalemlerini çeşitlendirmek ve risk yönetimini adeta bir sanat dalı gibi devreye almak gerekiyor.
Düz duvara tırmanmak gibi bir şey…
Ama nasıl?