Avrupa kıtası, eski tarihlere nispeten bir çok açıdan durağan bir dönemden geçiyor.
Sivil havacılık sektörü de bundan nasibini alıyor.
Kimi hatlarda yüksek hızlı trenin çok daha verimli bir alternatif sunması sebebiyle, havayolu ile seyahat eden yolcu sayısında büyük gerileme yaşanıyor.
Mesela Madrid – Barcelona pazarındaki uçuş sayısı, 2000 yılındaki seviyesine göre üçte iki oranında düşüş yaşamış.
Bundan en önemli etken, İspanya’nın bu iki önemli kenti arasında hizmete giren hızlı tren hizmeti.
Benzer şekilde, Londra Heathrow ile Manchester havalimanları arasındaki uçuş sayısında da büyük gerileme söz konusu.
“Hızlı” olmasa bile bu iki kent arasındaki tren seferlerinin sayısının artması, yolcuların buraya kaymasına yol açmış.
Londra Heathrow – Manchester örneğindeki bir diğer etken, aradan geçen yıllar içerisinde, Manchester Havalimanı’ndan Batı Avrupa’ya olan direkt uçuş sayısının üç katına çıkmış olması.
Bu sayede, Machester varış/çıkışlı yolcular, Heathrow’da aktarma yapmaktan kurtulmuş. Tabii olarak bu durum, Londra Heathrow – Manchester uçuşlarının azalmasına yol açmış.
Kimi hatlardaysa havayolu – demiryolu işbirliğinin yansıması görülüyor.
Özellikle Almanya ve İsviçre iç hatlarında bazı hatlarda yaşanan gerilemenin temelinde bu yatıyor.
Düsseldorf – Münih, Hamburg – Münih, Cenevre – Zürih gibi pazarlarda trenle seyahatin ön plana çıktığı anlaşılıyor.