Uçmak, tarihin derinliklerinden bu yana insanoğlu için vazgeçilmez, mutlaka başarılması gereken bir ihtiras olagelmiştir.
İnsanoğlunun uçma tutkusu bir çok efsaneye de konu olmuştur.
Bunlardan en ünlüsü, eski Yunan mitolojisindeki Daidalos ve oğlu İkarus’un öyküsüdür.
Efsaneye göre; Girit’te hapis tutulan Daidalos, adadan kaçmak için kendisine ve oğluna, topladıkları tüyleri mum ile birleştirerek sunî kanatlar yapmıştır.
Ancak babasının, “ne çok alçaktan uçarak denizin neminden, ne de çok yüksekten uçarak güneşin sıcaklığından etkilen” öğüdünü dinlemeyerek yükselmeye devam eden İkarus’un kanatlarını bir arada tutan mum erimiş; denize düşen İkarus belki de tedbirsizlik neticesinde meydana gelen ilk hava kazasının kurbanı olmuştur.
Yüzyıllar boyunca farklı şekillerde bir çok deneme yapılmış; planörler, balonlar uçurulmuş ve hatta 17.yy’da Lagarî Hasan Çelebi kendisini bir tür rokete bağlayarak havada bir miktar yol alabilmiştir.
19.yy’da uçma konusundaki çalışmalar hızlanmış, nihaî başarı ise ancak 20.yy’ın açılış yıllarında gelmiştir.
Her ne kadar ilk motorlu ve kontrollü uçuşu kimin yaptığı konusunda zaman zaman tartışmalar yaşansa da Amerikalı Wright Kardeşler genel olarak öncü kabul edilmektedir.
Gustave Whitehead, Lyman Gilmore, Richard Pearse, Karl Jatho, Preston Watson gibi isimler ilk uçuşu kendilerinin yaptığını iddia etmiş, ancak ellerinde yeterli görsel ve belgesel delil olmadığından bunlar pek de kabul görmemiştir.