Özellikle geçen yıl içerisinde Havayolu 101’in pazarlama ekibi tarafından incelenen konuların başında “emtialaşma” ve “ürün farklılaştırma” geliyordu.
Ürün farklılaştırmasına ülkemizden güncel bir örnek olarak da 2010 yılının sonlarına doğru filosuna kattığı Boeing 777-300ER tipi uçaklarında “Comfort Class” uygulaması başlatan Türk Hava Yolları’nın göstermiştik.
Zaten THY’nin, sunmuş olduğu ürünle Skytrax Premium Economy dalında geçen yıl birincilik ödülü alması kimseyi şaşırtmamıştı.
Zira sunulan ürün tamamen ayrı bir sınıftı ve economy class’a nispeten bir hayli ilave özelliği vardı.
THY gibi istisnaları olmakla birlikte çoğu havayolu şirketi, premium economy sınıfını, standart economy’ye çok benzer özelliklerle sunuyor.
Daha doğrusu, premium economy, standart economy’nin biraz iyileştirilmiş hali oluyor.
8 – 10 cm daha fazla diz mesafesi, 10 – 15 derece daha fazla yatan koltuklar, biraz daha zengin bir ikram mönüsü gibi.
Pazarlama işinin anavatanı olan ABD’de bu iş nasıl yapılıyor diye bakılırsa, çok sık uçak yolculuğu yapan Edward Russell tarafından NYC Aviation için hazırlanan bir değerlendirme, Amerikalı şirketlerin premium economy işine nasıl yaklaştıklarını göstermesi açısından bir hayli faydalı olabilir.
Delta Air Lines, Frontier Airlines, JetBlue Airways, United ve Virgin America gibi bir çok şirket bu ara sınıfa uçaklarında yer veriyor.
United, “Economy Plus” adını verdiği ürünle, 10 yılı aşkın bir süredir yolcularına hizmet sunarken, Virgin America ve JetBlue, premium economy’de mevcut örnekler arasında öne çıkıyor.
Premium economy’nin hedef kitlesi tabii ki standart economy class yolcuları.
Hiç bir havayolu şirketi, business class yolcusunu premium economy’de görmek istemez.
Bu yüzden bilet fiyatları, premium economy ürününün başarısında kritik rol oynuyor.
Russell’ın yazısından anladığım kadarıyla, Amerika’daki şirketler kısa mesafelerde 10 USD, 15 USD gibi bir hayli düşük seviyelerden başlayan fiyat farklarıyla yolcularını premium economy’ye davet ediyor.
Orta – uzun mesafeli uçuşlarda ise bu fiyat farkı 100 USD’nin üzerine çıkabiliyor.
Hatta yoğun dönemde yapılacak bir New York – Los Angeles uçuşunda gidiş – dönüş toplam 500 USD gibi bir ilave ücrete razı olmanız gerekebilir.
Ama gerçekten çok sık uçan bir yolcu olan (yılda 100.000 mil) Edward Russell’ın da belirttiği gibi, özellikle uzun uçuşlarda bu fiyat farkını ödemek gerçekten değiyor.
Pazara sundukları bu ara sınıf sayesinde Amerikalı havayolu şirketleri bir hayli fazla ilave gelir elde ediyor. Zira premium economy koltukları genelde tamamen dolu oluyor.
JetBlue’dan örnek vermek gerekirse; geçen yıl bu şekilde 85 milyon USD ilave gelir elde eden şirket, 2011 yılında bu rakamın 100 milyon USD mertebesine ulaşacağını tahmin ediyor.
Özetlemek gerekirse; emtialaşan hizmet sektöründe ürün farklılaştırması şart ve görünen o ki bu işin şampiyonluğunu Amerikalı şirketler yapıyor.